Yılmaz Sandıkcı
Amerika’dan Bakış
Amerika Birleşik Devletleri, dünyanın dört bucağından farklı fikir ve farklı inançtaki insanları toplamış, bir potada harmanlamış, farkları ayrıştırmak yerine farklılıkları gücünün kaynağı yapan bir sistem kurmuş ve dünyayı yöneten bir güç olmuş.
*
Buradan Türkiye’ye bakıyoruz, farklı insanlar ile konuşuyoruz, sohbet ediyoruz. Türkiye son derece hassas bir coğrafyada, dünyanın akupunktur noktalarından birinde bulunuyor.
*
Yönetilmesi kolay olmayan bir coğrafyadayız ama yönetmeyi başarabilirsek dünya siyasetinde söz sahibi olmamızı sağlayacak bir ülkeye sahibiz. Doğal olarak dünya siyasetinde söz sahibi olmak isteyen diğer devletlerin de söz sahibi olmak istediği bir bölgedeyiz.
*
Bu devletlerin hedefleri birbiri ile çatışsa da ittifak ettikleri konu, tek vücut ve güçlü bir Türkiye’nin engellenmesi. Belki de bu yüzden istikrar istemiyorlar Türkiye’de ve belki de bu yüzden her dönem sistem çatışması yaşamamızı istiyorlar. Bunu sağlamak için de tarihi kullanarak Osmanlıcı-Cumhuriyetçi ayrımını, dini kullanarak Ümmetçi-Milliyetçi ayrımını, etnik kimlikleri kullanarak Türkçü-Kürtçü ayrımı destekliyorlar. Sağcı-Solcu ayrımının modası geçmiş görünüyor.
*
Sohbetlerimizden bazı ilginç kısımları da paylaşmak istiyorum. Örneğin, Müslümanlığı seçmiş Nijerya asıllı bir Amerikan şöyle diyor; İslam ile tanışınca tamam hayatın anlamını buldum dedim ama zaman içinde kader konusunu bir türlü aşamadım. Müslümanların anlattığı kader, hayatı ve ahireti tanımlamaya yetmiyor. Eğer Allah insanların kaderini çizmiş ise günahkar insanları cezalandırmasını anlamıyorum, Allah kaderime günah işlemeyi yazmışsa benim suçum ne? diyor. Sorularına cevap alamayınca da hayatın anlamını çözmek için yeni bir din aramaya koyulmuş Nijeryalı Amerikan kardeşimiz.
*
Bir başka kardeşimiz Irak’tan gelmiş 35 yıl önce ve Amerikan olmuş. Şöyle diyor; dinin sahibi Allah’tır ve günahın hesabını görecek olan, cezasını verecek olan da odur ama bizim oralarda birileri çıkıp, Allah’ın görevini üstlenerek insanlara ceza vermeye kalkıyor. Kim kendini Allah’ın göreceği hesabı beklemeden insanları cezalandırma gücünde, konumunda görebilir? Müslüman çoğunluğun cahil ve sessiz kalmasından dolayı meydanı boş bulan böyle tiplerin tüm insanlık üzerinde İslam aleyhine oluşturduğu büyük korkunun günahını kim çekecek?
*
Amerikan olmayı seçenlerden biri de İran’da yetişmiş, Irak, Suriye ve Türkiye’de çalışmış bir Afgan kardeşimiz. İran’dayken en iyi Müslümanlar biziz zannederdim ama Türkiye’yi görünce fikrim değişti, İslam’ın en iyi yaşandığı ülke Türkiye diyor.
*
İyi ne demek? Evrensel geçerliliği olacak şekilde tanımlanmaya muhtaç bir kavram. Bunu yapacak olan kim? Elbette insan. Tercihimiz Müslüman olması. Düşünmeyi bilen iyi bir Müslüman olması.
*
Konular çeşitli ve uzun ama yerimiz dar. Kesin olan şu, Müslümanlar bazı temel konularda, hurafeyi söylentiyi kenara atıp İslam hakikati ışığında çözümlemeden İslam dünyası istikrar da bulamaz, birbirini yemekten de kurtulamaz: 1) Kader. 2) Faiz. 3) Zekat. 4) Ümmet-Millet arasındaki fark / bağ…
*
Tam bunları düşünürken, Türkiye’den yine bir acı haber geldi. Yine gurbetteyiz ve yine maden faciası! Bartın’da 41 şehit. Kader derken, insan ihmali ile doğa felaketi arasındaki farkı anlayamayanların, İslam’ın temel ilkelerini de anlamadığını anlayanlara ABD’den selam ve dua ile.