Prof. Dr. F. Hümeyra YerlikayaAydemir

Prof. Dr. F. Hümeyra YerlikayaAydemir

Yaşlı Gençler: Biyolojik Yaşlanma

Gençlerimiz daha hızlı yaşlanıyor. Yaşlı nesillere göre daha hızlı biyolojik yaşlanma sergiliyorlar. Ara ara sosyal medya da 1990 doğumluların 1980 doğumlulara göre daha yaşlı gözüktüğünü ima eden videolar benimde karşıma çıkıyor. Açıkçası bu tarz videoların haklılık payı var. Amerikan Kanser Araştırmaları Derneğinin Yıllık Toplantısı'nda bu yıl sunulan bir araştırma çok ses getirdi. Çalışma hızlandırılmış yaşlanmanın gençlerde daha yaygın olduğunu ve bu durumun erken başlangıçlı kanserlerin artan miktarı ile ilişkili olduğunu bildirdi.

Çalışma İngiltere de 150.000 kişiden alınan veriler kullanılarak ve biyolojik yaşla ilişkili olduğu gösterilen kanda bulunan dokuz belirteç değerlendirilerek yapıldı. (Bu belirteçler; Albümin, alkalin fosfataz, kreatinin, C-reaktif protein, glikoz, ortalama korpüsküler hacim, kırmızı kan hücresi dağılım genişliği, beyaz kan hücresi sayısı ve lenfosit oranı). Bu araştırma önemli çünkü artık kanserleri her zamankinden daha erken görüyoruz ve kimse tam olarak nedenini bilmiyor.

BİYOLOJİK YAŞLANMA NEDİR?

Kronolojik yaşınız, doğumunuzdan belirtilen tarihe kadar geçen süredir. Yıl, ay, gün vb. cinsinden yaşınızdır. İnsanların yaşlarını tanımlamasının birincil yolu budur. Biyolojik yaşlanma ise yaşlanmanın vücuttaki çeşitli hücrelerde ve dokularda kademeli olarak hasar biriktirmenizle meydana gelmesidir. Fizyolojik veya işlevsel yaş olarak da bilinen biyolojik yaş, kronolojik yaştan farklıdır çünkü sadece doğduğunuz günden başka bir dizi faktörü de hesaba katar. Bir kişi kronolojik olarak 50 yaşında olabilir, ancak yaşam tarzı seçimleri nedeniyle biyolojik yaşı önemli ölçüde daha genç veya daha yaşlı olabilir.

Hücre biyolojisi kapsamında yaşlanma anlatılırken özellikle iki anahtar kelime üzerinde durulur. Bunlar, oksidatif stres ve iltihaplanmadır. Oksidatif stres; serbest radikallerin vücutta meydana getirdiği hasar seviyesini ifade eder ve vücudun erken yaşlanmasına neden olur. Serbest radikal nedir? İstenmeyen, sevimsiz her şeyi bozan moleküller. Normalde vücudunuz çalışırken bir miktar bu moleküllerden oluşur. Bununla beraber, sigara, alkol, pestisitler, radyasyon, işlenmiş gıdalar, oksitlenmiş yağlar vs. bu moleküllerin seviyesini daha da artırır. İltihaplanma; bağışıklık sisteminize ait hücreleriniz bir saldırı veya tehlikeli gördüğü yeri tabiri caizse ateşe verir. İşte bu iltihaplanmadır. İltihaplanmanın yaşlanmayı hızlandırdığı ve sonunda yaşa bağlı hastalıklar geliştirme şansını artırdığı bilinmektedir.

Bu iki anahtar kelimeyi didikleyip yaşlanmayı anlamaya çalışırken karşınıza üç farklı anahtar kelime daha çıkar. Beslenme, fiziksel aktivite ve genetik. Yaşlanma ve insan ömründeki değişikliklerin yalnızca küçük bir oranının genetik faktörlerden kaynaklandığı tahmin edilmektedir, buna karşın daha belirgin bir rol yaşam tarzı seçimleri ile karşımıza çıkmaktadır (beslenme ve fiziksel aktivite). Bu durum özellikle yaşlanan insanlar için ve hatta dünya nüfusunun giderek yaşlanması ışığında daha da kritik bir hal almaktadır.

Daha sağlıklı yiyecek seçimleri yani meyve, sebze ve tam tahıllar açısından zengin ve kırmızı et, ilave şeker ve kötü yağlar açısından düşük olan diyetlerin yaşlanmanın etkilerini yavaşlattığı birçok çalışmada bulunmuştur. Bununla beraber, ultra işlenmiş gıdaların yani şeker, tuz ve doymuş yağ oranı yüksek ancak lif, mineral ve vitamin oranı düşük, katkı maddesi, koruyucu vs içeren ürünlerin tüketimi de biyolojik yaşlanma ile ilişkili bulunmuştur. Ne kadar işlenmiş gıda tüketiyorsak o kadar yaşlanıyoruz.

BESLENME, BİYOLOJİK YAŞLANMA VE KANSER: BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ

Neden daha fazla sayıda gençte, yaşlılıkla ilişkilendirilen veya yaşlılıkta daha çok karşımıza çıkan kanser türlerinin teşhisi konuyor? Amerikan Kanser Derneği'nin son raporuna göre, 1995 ile 2020 arasında genç insanlar arasındaki yeni vakalar her yıl %1 ila %2 oranında artmış durumda. Yeni kalın bağırsak kanseri vakaların %20'si 55 yaşın altında. Ve daha ileri yaşta teşhis edilenlere göre daha agresif olma eğilimindeler.

Çocukken çok fazla işlenmiş gıda mı yeniliyor, ya da eski zamanlara göre işlenmiş gıda bolluğunun esirimi oluyoruz. Şüphesiz bağırsak mikrobiyotamız çok bozuldu. Çok fazla mikroplastik yiyoruz, içiyoruz. Ve tabi belki daha az uyku.

Biyolojik yaşlanma ile kanser gelişimi çoğunlukla beraber görülmüştür. Bunun nedeni, yıllar geçtikçe vücudumuzun daha fazla oksidatif stres ve DNA hasarı yaşamasıdır; bu da hücreleri değiştirebilir ve tümörlerin büyümesine yol açabilir. Ayrıca yaşla birlikte vücut, iltihaplı olabilen ve bu tümörleri besleyebilen eski "yaşlı" hücreleri temizlemede daha az verimli hale gelir. Sonuç olarak, bağışıklık sistemimizin bu tümörlerle savaşma yeteneği zayıflar.

Yediğimiz yiyecekler tüm bu süreçleri doğrudan etkiler. Besin değeri yüksek sağlıklı yiyecekler hücreleri korumaya, iltihaplanma sürecini yavaşlatmaya ve serbest radikallerin verdiği zararı azaltmaya yardımcı olur. Aşırı şeker ve kötü yağlar ile dolu, çöp yiyecekler veya işlenmiş gıdalardan oluşan bir diyet, biyolojik yaşlanmayı hızlandırır ve kanser oluşumuna katkıda bulunur.

BESLENME PERSPEKTİFİNDEN BİYOLOJİK YAŞLANMAYI NELER GEÇİKTİREBİLİR?

Antioksidanlar: Bunlar vücudunuzdaki serbest radikalleri nötralize eden maddelerdir. Antioksidan açısından zengin yiyecekler¸ meyveler (yaban mersini, böğürtlen, siyah erik, ahududu, çilek, elma, kiraz), yapraklı yeşillikler, enginar, kızılcık, fasulye, barbunya vs. sayılabilir.

Lif: Hep lif, her zaman lif, her yerde lif. Çünkü lif kalın bağırsağınızdaki karınları doyarsa hayırlı işler yapan bakterilerin yiyeceğidir. Onları doyurursanız çalışırlar. Karaciğerinizden sonra detoksifiye etme yani sizi zehirleyen, yaşlandıran maddelerden temizleme olayını bu karnı doymuş mutlu bakteriler yapar. Yaşlanmayı geciktireceksek onları doyuracağız.

Mükemmel yağlar: Mükemmel bir yağın karşılığı zeytinyağıdır. Hücrelerinizi oksidatif hasara karşı koruyan, nefes aldıran, dans ettiren, gençleştiren bir yağ varsa oda zeytin yağıdır. Zeytin yağlı yiyeceğiz, günün kombini basma fistan ise onu da giyineceğiz, genç ve zinde kalacağız. Bununla beraber, balıkta (somon, uskumru), cevizde ve keten tohumunda bulunan omega-3 yağ asitlerini de mükemmel yağlar katogorisin de konuşabiliriz. Çünkü, vücuttaki iltihabı azaltmaya yardımcı olurlar.

Polifenoller: Bu besinler iltihap önleyici ve antioksidan özellikler sağlarlar. Hücresel hasarı önleyebilir ve yaşlanma sürecini geciktirebilirler. Kakao, baharatlar, tohumlar, kırmızı –mor meyveler, mor soğan, hindiba, yeşil çay, zeytinyağı polifenollerden oldukça zengindir.

Protein: Proteinsiz hayat olmaz. Yaşlandıkça doğal olarak kas kütlesini kaybederiz. Yeterli protein alımı yağsız etlerden, baklagillerden ve bitki bazlı alternatiflerinden gelebilir, bu da kas kütlesini ve gençliğinizi korumaya yardımcı olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. F. Hümeyra YerlikayaAydemir Arşivi