Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Yunanistan Tecrübesi

Önceki yıl seyahatimde gözlediğim üzere, hatırlatmak istedim: Yunanistan 1981 yılında Avrupa Birliğine üye olduğunda bir tarım ülkesi idi. AB yeni üyesinin demokrasi ve ekonomi standartlarını yükseltmek için bolca mali yardım verdi. Kötü bir niyeti yoktu.

*

Bu yardımlardan en dikkat çekeni de tarım sektörüne verilen paralar. Yardım parası Yunan çiftçisinin çifte çubuğa ilgisini azaltmış. AB’den gelen yardım parası ile traktörünü yenilemek, çiftliğine yatırım yapmak yerine evine, arabasına harcama yapan Yunan çiftçisi, nasılsa para geliyor diye eskisi kadar çalışmaz olmuş.

*

Sonuçta, dünyanın önemli zeytinyağı ve beyaz peynir ihracatçıları arasında yer alan Yunanistan’ın ihracat geliri azalmış. Hatta Yunanistan, AB’den gelen tarım yardımlarını doğru kullanamadığı için zeytinyağı ve beyaz peynir ithal etmek zorunda kalmış. Daha çok borçlanmış.

*

Bu hikaye, ilk AKP hükumeti döneminde Türkiye’de uyguladığı tarım politikalarını hatırlatmadı mı size? Bizim çiftçilere de yurtdışı kaynaklardan gelen yardımlar dağıtılmıştı. Sonuçta, yeryüzünde kendi kendine yeten 7 ülkeden birisi olan Türkiye saman, et gibi tarım ve gıda ürünleri ithal eden bir ülke durumuna düştü.

*

Yardım adı altında bedavadan gelen parayı çok seven çiftçilerimiz bu yardımlara vesile olan AKP’yi çok sevdi. Yapılan yanlış hakkında uyaranları ise hiç sevmedi, anlamak bile istemedi. Para tatlıydı, gelecek kimin umurundaydı? Zaman geçti, Türkiye’de çiftinin, tarımın durumu ortada ama hala anlamayanlar var. Anlamadıkları halde konuşanlar daha çok var. Bunlar, bile bile mi bu kadar yanlışta ısrar ediyorlar?

*

Bu kadar yanlışlık yanlışlıkla yapılıyor olabilir mi? diye soruyorum bazen!
*

AKP her dönemde faiz lobisine düşman gibi konuşuyor ama yine de faiz lobisinin sevdiği işleri yapıyor; faizi düşürürken de faizi artırırken de paradan para kazananlara hizmet ediyor! Çözüm olacak ekonomi politikalarını uygulamak yerine para politikaları ile oynuyor.

*

Bankacılık sektörümüz yabancı faizcilerin eline geçmiş durumda, sanki görmezden geliniyor.

*

Paranın değeri, faiz oranları ile oynayarak yönetilmez. Paranın değeri dış borç ile de yönetilemez!... Paranın değerini ülke ekonomisinin üretim gücü yanında, üretim gücünün ihtiyaçtan fazla olan kısmı ihraç edilebilme becerisi belirker bir de buna yurt dışından döviz kazandırıcı faaliyetlerin başarısını eklemek gerekir. Hatta, ihracatın gücü de yetmez aslında, ihracat gücünün ithalattan fazla olan kısmı belirler paranın değerini…

*

Ülkenin zenginliğini, faiz karşılığı dışarıdan alınan borcun verdiği rahatlık veya lüks tüketim belirlemez, alınan borçtan daha fazla geri ödeme yapabilme gücü belirler.

*

Sözde düşük faizler kredi musluklarını tıkayarak üretimi kısarken, yükselen faizlerin de yine üretimi azaltıcı etki yapacağını anlamak için müneccim olmaya gerek yoktur… Ekonomi de doğa gibi bir ölçü, denge üzerinde çalışır. Bu dengeyi anlamak da uygulamak da rasyonel akıl gerektirir. Rasyonel aklı kullanmadan yapılan dini yorumlarla nass üretmek, üretimi azaltırken, enflasyonu azdırmış, paramızı pul etmiştir. Bu süreçten ders alarak nassın ne olduğunu rasyonel akıl tekrar anlamaya çalışmak gerekir. Nass da sünnetullah gereği doğanın dengesinden başka bir şey değildir…

*

Ancak dengeyi anlayacak kadar aklını kullanamayan kafanın, gerçekler yerine komplo teorilerinin peşine düşerek, yanlış yollara saptığını, faize karşı duracağız derken Müslümanların tüm finansal gücünü, faizci(!) yabancı sermayenin ele geçirmesine sebep olduğunu söylemeye gerek var mı?

*

Bunları anlamadan konuşmaya gerek var mıdır sizce? Bence konuşulması gereken asıl konu, gerçekleri anlamak için anlayış kapasitesini geliştirmeye çalışmak yerine takım tutar gibi parti tutan ve parti politikalarını gerçekleri dikkate almadan şehir efsaneleri ile veya komplo teorileri ile savunmaya çalışanlara işin aslını anlatacak bir yöntem aramaktır?

*

Allah’ın selamı, haklı çıkmak için konuşan yandaşlara değil hakikati ortaya çıkarmak için konuşanlar ile işin aslını anlamaya çalışanlar üzerine olacaktır. Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi