Sinan’ın Dehası, Süleyman’ın Vizyonu: Nerede?

Geçmişte her çağ, kendine özgü büyük mimari eserlerle anılırdı. Peki, son yüzyılda neden yeni bir Sultanahmet, Süleymaniye ya da Ayasofya göremiyoruz? Mimari bir duraklama dönemine mi girdi? Gelin, bu soruya birlikte cevap arayalım.

Finansal ve Ekonomik Gerçekler

Tarih boyunca büyük mimari eserler genellikle güçlü devletler veya varlıklı patronlar tarafından finanse edilmiştir.

Bugün ise ekonomik sistemler, mimariyi sanatsal bir alan olmaktan çıkarıp ticari bir sektör haline getirdi.

Gökyüzüne yükselen devasa gökdelenler yapılsa da bunlar birer sanat eseri olmaktan çok yatırım aracı olarak görülüyor.

Kâr odaklı bu yaklaşım, mimariyi özgün ve etkileyici bir sanat dalı olmaktan uzaklaştırıyor.

Teknoloji ve Standartlaşma

Bilgisayar destekli tasarım programları, mühendislik hesaplamaları ve inşaat standartları, mimariyi kolaylaştırsa da aynı zamanda tasarımları belli kalıplara sokuyor.

Bugün bir bina inşa edilirken estetik ve sanatsal kaygılardan çok, yönetmeliklere ve maliyet hesaplarına odaklanılıyor.

Bu da mimarların hayal gücünü sınırlayan bir unsur haline geliyor.

Kentleşme ve Seri Üretim

Günümüzde şehirler, bireysel mimari şaheserlerden çok toplu konut projeleriyle büyüyor.

Kentleşme, hızlı ve ekonomik çözümler gerektiriyor. Bu da mimarlığı sanattan çok bir mühendislik problemi gibi ele almaya yol açıyor.

Sonuç mu?

Birbirine benzeyen yüksek katlı apartmanlar, kimliksiz yapılar ve ruhsuz şehirler.

Kültürel Değişim ve Toplumsal Algı

Geçmişte büyük yapılar, iktidarın gücünü ve toplumun değerlerini yansıtan sembollerdi.

Sinan'ların arkasında Süleyman'lar vardı.

Bugün ise insanların öncelikleri değişti.

Mimari, bireysel ya da toplumsal prestiji göstermekten çok, sürdürülebilirlik, ekonomi ve pratiklik üzerine kurulu hale geldi.

Sanat ve Mimarlık Ayrılıyor mu?

Belki de en önemli soru bu.

Mimarlık bir zamanlar sanatın ayrılmaz bir parçasıydı.

Bugün ise daha çok işlevsellik ve maliyet analizleri üzerine kurulu bir disipline dönüştü.

Tabii ki hala etkileyici yapılar yapılıyor, ancak bunlar daha çok mühendislik başarıları olarak algılanıyor.

Peki, Gelecekte Tekrar Büyük Mimari Eserler Görebilecek miyiz?

Bunun için bazı temel adımlar atılmalı:

  • Yöneticilerin ve vatandaşın bina kültürü artırılmalı.
  • "Yapılacak eser benim dönemime yetişsin" mantığından vazgeçilmeli.
  • Bugünkü yönetmeliklerle büyük mimari eserler ortaya çıkarmak oldukça zor görünüyor.
  • Mimarlık için sanat anlayışı yeniden kazanılmalı.
  • Hızlıca çizilip inşa edilen yapılar yerine, nitelikli projeler geliştirilmeli.
  • "Binlerce bina yapılıyor ama kaç tanesi bir mimari eser?" sorusu sorulmalı.
  • Kültür anlayışı genişletilmeli ve mimari birikim aktarımına daha açık olunmalı.
  • Kimliksiz, ruhsuz beton yığınları yerine, yerel malzemeler ve estetik anlayış öne çıkarılmalı.
  • Taklit binalar bile daha nitelikli yapılmalı.
  • Karar mercilerinde kendisini en büyük mimar sanan yöneticiler yerine, uzmanlığa önem veren kadrolar olmalı.
  • Belediye ve kamu kurumları, sürekli aynı mimarlık ofisleriyle çalışmaktan vazgeçmeli.
  • Geleneksel malzemeler yeniden kullanıma alınmalı.

Konya'da Son Dönemlerde Bir Mimari Eserden Söz Edebilir Miyiz?

Türkiye genelinde olduğu gibi Konya'da da maalesef genel kabul görmüş büyük mimari eserler gözükmüyor. Ancak belediyelerin eski mimari eserleri koruma konusundaki titizliği önemli

Günümüzde bilim, teknik ve malzemeler ciddi anlamda gelişmesine rağmen neden yeni bir Sinan veya Süleyman çıkmıyor?

Belediyeler, üniversiteler ve meslek odaları bu konuda çözüm üretmeli ve bunun öncüsü Konya Mimarlar Odası olmalı.

Sağlıcakla kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Özdemir Arşivi