Prof. Dr. F. Hümeyra YerlikayaAydemir

Prof. Dr. F. Hümeyra YerlikayaAydemir

Ne Çektin Bizden Yulaf

Yulaf at yemidir, yulaf bağırsakları yorar, yulaf böbrekleri yorar, çok yulaf yersen şişmanlarsın ve şimdi de yulaf yersen kısırlaşırsın!

Evet, baktığımızda son tartışma yulafın doğurganlığı azalttığı yönünde, peki nerden çıktı bu…

Geçtiğimiz Şubat ayında Journal of Exposure Science and Environmental Epidemiology'de yayınlanan bir çalışmada, 2017 ile 2023 yılları arasında 96 kişiden toplanan idrar örneklerinde klormekuat varlığının tespit edildiği bildirildi. Aynı zamanda, insanlardaki klormekuat seviyeleri 2017 ile 2022 yılları arasındaki örneklere kıyasla 2023 örneklerinde daha yüksek seviyelerde bulundu. Aynı şekilde endişe verici olan, satın alınan yulaf bazlı gıdaların %92'sinde bu kimyasalın tespit edildiği bildirildi.

KLORMEKUAT NEDİR?

Klormekuat klorür, 1962 yılında ABD'de ilk kez bitki büyüme düzenleyicisi olarak tescil edilen bir tarım kimyasalıdır. Avrupa Birliği, Birleşik Krallık ve Kanada'da, klormekuat klorür, öncelikle buğday, yulaf ve arpa olmak üzere gıda ürünlerinde kullanılmak üzere onaylanmıştır. Klormekuat, sap yüksekliğini azaltarak, hasadı zorlaştırabilecek şekilde ürünlerin eğilme olasılığını azaltır.

Klormekuat kullanılması onaylanmasına rağmen bu madde ile ilgili yapılan laboratuvar çalışmaları endişe verici toksikolojik özellikler sergilemiştir. 1980'lerin başında, klormekuat maruziyetinin üreme toksisitesi ve doğurganlık üzerindeki etkileri ilk olarak bildirilmiştir. Sonrasında yapılan çalışmalarda klormekuatla muamele edilmiş tahıllar ile beslenen domuzlarda ve farelerde üreme düşüşleri, spermin döllenme kapasitesinde azalma, azalmış sperm hareketliliği, erkek üreme organlarının ağırlıklarında azalma, bozulmuş östrus döngüsü ve çiftleşme zorluğu görülmüştür. Ayrıca, gebelik sırasında klormekuat maruziyetinin bebeğin büyümesini bozabileceği de ileri sürülmektedir. Yapılan birçok çalışmada böyle sonuçların görüldüğü bir kimyasal yiyeceklerimizde var ise elbette halk sağlığı üzerindeki potansiyel etkisi endişelere yol açmalıdır.

YULAFIN KÖKENİ

Yulafın kökeni yaklaşık MÖ 2000'e, Orta Doğu'ya veya çevresindeki Akdeniz bölgelerine kadar uzanmaktadır fakat Çinliler tarafından daha da eski zamanlarda biliniyor olabilir. Buğday ve arpanın aksine, Mısırlılar yulafa fazla değer vermemişler ve onu yetiştirmemişler. İlk zamanlarda yulaf halk için özellikle çekici bir besin değilmiş. Yunanlılar ve Romalılar tarafından ucuz at yemi ve hatta buğdayın kötü bir versiyonu olarak görülüyormuş. Hatta o dönemler beslenmesinde yulaf olan ezikleniyormuş. Çok ayrıntıya girmeyeceğim.

Bugün baktığımızda dünya tahıl üretiminde yulaf altıncı sırada yer almakta ve üretimi yıllık 25 milyon tonun üzerindedir. İskoçya'da yulaf veya yulaf lapası, her yıl Cambridge 'de Dünya yulaf lapası yapma şampiyonası sırasında onurlandırılan kutsal bir yiyecektir. İskoçlar yulaf eken ilk kişiler olmasa da coğrafyaları ve iklimleri nedeniyle yulafın tadını ilk çıkaranlar arasındadırlar.

Yulaf, işlenme biçimlerine göre çeşitli formlarda mevcuttur. Bugün çoğunlukla tükettiğimiz ve yulaf ezmesi olarak bildiğimiz ürün, yenilmeyen kabukları çıkarılmış, temizlenmiş bütün yulaf tanelerinin buharda pişirilerek, düzleştirildiği ve daha sonra kurutularak raf ömrü uzatılan formudur. Yani atların yediği yulaf farklı. O formu istesek te yiyemeyiz zaten.

YULAFI SEVİYORUM İÇİNDEKİ YÜKSEK LİFTEN DOLAYI

Yulafı tüketenleri ezikleyenlerin kaçırdığı bir şey var. Tüm tahıllar arasında yulaf en fazla çözünen lif ve yüksek protein içerir. Bununla beraber yulaf, biyoaktif bileşikler E vitamini, flavonoidler, fenolikler, fitosteroller, avenantramidler ve β-glukan da içerir. Bu maddelerin hepsi vücut için faydalı bileşiklerdir. Bu bileşiklerin antioksidan ve iltahap önleyici özelliklere sahip olduğu birçok çalışmada gösterilmiştir. Ek olarak, kan şekeri ve kolesterol düşürücü etkileri de ispatlanmıştır. Ama her şeyden öte ben yulafı seviyorum içindeki yüksek liften dolayı. Çünkü özellikle yulafın içinde bol miktarda bulunan β-glukanın insan bağırsak mikrobiyotası tarafından fermente edildiği ve kısa zincirli yağ asitleri üretimini artırdığı birçok çalışmada artık gösterildi. Yani yulaf bağırsaktaki iyi bakterileriniz için iyi bir yiyecek. Her yazımda söylüyorum. İyi bakterilerimizi doyurur onları mutlu edersek bizde sağlıklı ve mutlu oluruz.

YULAF TÜKETİMİ DOĞURGANLIĞI ETKİLER Mİ?

Yazımın başında bahsettiğim makale sonuçları gerçekten ürkütücü. Ürkütücü olan bu kimyasalın sadece yulaf ta değil özellikle insanların en çok tükettiği tahıl olan buğday da da kullanılması. Dünya sağlık örgütü 2023 yılında dünya genelinde her 6 kişiden birinin sebepsiz infertilite yani kısırlık yaşadığını açıkladı. Arka arkaya gelen bu üç cümleyi özetleyecek olursam, özellikle kontrolsüz tarım ilacı kullanımı insanların sağlıkla varlıklarını sürdürmeleri adına en büyük tehdit. Bu kimyasallar sessizce derinden ve zamana yayarak bizi öldürüyorlar. Elimizden geldiğince organik tarım yapmış bu kimyasallardan uzak yetişmiş ürünler kullanmalıyız, bu gerçekten çok önemli. Yoksa yulafın bir suçu yok.

Çok sık olmasa da ben yulaf tüketiyorum. Yulafı özellikle geceden ıslatma metodu dediğimiz şekilde tüketiyorum. Yani geceden yoğurtla veya süt ile karıştırıp sabaha kadar bekletip tüketmeyi tercih ediyorum. Yulaf ezmesini genelde pişirmeden veya böyle sıvı ile bekletmeden ham veya kuru haliyle tükettiğinizde kendinizi at gibi hissedebiliyorsunuz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. F. Hümeyra YerlikayaAydemir Arşivi