Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Yörük Ocağı

Peygamber (sav) efendimiz henüz dünyamızı şereflendirmeden önce Asya kıtasına hükmeden Göktürk İmparatorluğu parçalandıktan sonra batıya göç eden boyları, Oğuz Türkleri 8inci asırdan itibaren Müslümanaşmışlar ve Anadolu’da Selçuklu Devletini kurmuşlar. Anadoluyu Türkleştirirken aynı zamanda müslümanlaştırmışlar. Osmanlı zamanında ise Yörükler, Balkanları Türkleştirme ve müslümanlaştırma politikasına insan kaynağı olmuşlar.
*

Birkaç yıl önce Macaristan’dan Slovakya’ya otomobile ile seyahat ederken mola verdiğimiz bir köyde bizzat tanıştım, “...dedelerimiz Karaman’dan gelmiş, biz Yörüklerdeniz...” diyen soydaşlarımızla. Kan çeker derler ya, tam da onu yaşadım orada. Onlarla oturup sohbet etme olanağı bulmuş olmaktan onur duydum, duygulandım. Burada sohbet o kadar derin, muhabbet o kadar güzeldi ki beni taaa Hindistan seyahatime götürdü. Hindistan ne alaka şimdi? demeyin şimdi.
*

Hindistan’ın kuzeyinde Babürlere başkentlik etmiş Agra şehrindeki dünyanın yedi harikasından birisi olan Taj Mahal’i gezerken, ziyarete gelen çok sayıda Özbek Türkün olması dikkatimi çekmişti. Bazıları ile sohbet etmiştim; "Atalarımızı ziyarete geldik" demişlerdi. Hindistan'da 16 ve 19. yüzyıllar arasında hüküm süren Türk Devleti olan Babür İmparatorluğu'ndan bahsediyorum. Buradan çık Avrupanın göbeğine. Kaç bin kilometre. Atalarımız hem orada hem burada… Ama nedense İngilizler bu bölgeleri Mughal (Moğol) olarak adlandırmışlar, Türk adını kullanmamışlar?

*

Çünkü Türk adından rahatsız oluyorlar, Türk rahatsızlığı yüzünden tarihi bile ortaya çıkaramıyorlar, çıkanları da yayınlamıyor veya yalanlamaya çalışıyorlar. Çünkü Türksüz bir dünya hayal ediyorlar. Türk milletini uyarani uyandıran önderlerini susturuyorlar, öldürüyorlar, bunları yapamazlarsa itibar süikastı için tarihe bile yalan yazdırıyorlar. Sonra çıkıp Türk tarihi yalanmış gibi anlatıyorlar. Bir de bu yalanlara kanan ve yayanları buluyorlar.

*

Daha önceki bir Hindistan seyahatimde ise müslümanların çoğunlukta olduğu Haydarabad bölgesine gitmiştim ve oradaki Müslümanların Türk ve Atatürk sevgisine şaşırmıştım. Nedenini sorduğumda, “birinci dünya savaşından sonra Atatürk önderliğindeki Türklerin İngilizler karşısında kazandığı zafer, bizlere de özgürlük ümidi aşıladı ve o ümidi besleyerek ikinci dünya savaşından sonra bizler de İngilizlere karşı ayaklandık ve özgürlüğümüzü kazandık” dediler.
*

"Bu yüzden Atatürk’ü ne kadar sevsek yetmez" gibi sözler ettiler. Ancak, gittiğim onca müslüman Arap ülkesinde Türklere karşı böyle bir sevgi yok denecek kadar az idi. Çünkü Araplar ne birinci dünya savaşından sonra, ne de ikinci dünya savaşından sonra İngilizlere karşı bir özgürlük mücadelesi veremediler. Yetmez gibi bir de ABD'nin himayesine girdiler. Bu, mandacı Araplara Atatürk’ü kötüleyen, sevdirmeyen güç ortada… Bu Arapların Osmanlı zamanından beri Türkleri neden sevmediği de ortada.
*

İyi de bu Arapların yaydığı ve desteklediği Türk - Atatürk düşmanlığı’na kimler kanmakta? Burada İngilize karşı onurlu bir bağımsızlık savaşı verenler ile savaşmak yerine manda ve himaye altında yaşamayı kabul edenler arasındaki farkı anlamak önem kazanmakta…

*

İşin kötüsü, Türkiye’de de Arap ağzı ile müslüman gibi konuşarak, Müslüman mintanı içinde, Osmanlıcılık maskesi altında “Türksüz Dünya” projesine hizmet edenler ve bunlara kananlar da çoğalmakta. Öyle ki, "... ey ağalar beyler, Toroslara çıkın bir bakın. Nerede bir kara Yörük çadırı görürseniz ve ocağında duman tütüyorsa, bilin ki dünyada hiç bir güç Türk Milletini yenemez..." diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, Yörük çocuklarına bile kötüleyecek kadar gemi azıya almış bazıları.
*

Bunların yalanları o kadar çok ağızdan ve hızlı yayılıyor ki tek tek peşine düşmek mümkün olmasa da Müslüman feraseti ve Müslüman basireti taşıyanlar şunu fark ediyor; Türksüz dünya demek İslamsız dünya demektir! İslam düşmanlığını doğrudan yapamayanlar İslam alemine tarihte liderlik etmiş ve günümüzde de örnek olan Türk milletine düşmanlık ediyorlar. Uydurkları yalan ve iftiralar ile itibar suikastı yapıyorlar. Türke doğrudan düşmanlık edemeyenler ise Atatürk’e ve silah arkadaşlarına saldırıyorlar. Bunlar yavaş yavaş ve tek tek, Türksüz dünya hayalinin tohumlarını ekiyorlar… Yeterince Türk evladının zihnine bu yalan tohumları girince ve bunlar o yalanlara kandırdıklarında harekete geçmek için hazırlık yapıyorlar.

*

San kanma! Atatürk’ün, kurduğu son bağımsız Türk Devletinin geleceği için ümit bağladığı, geleceğin büyükleri olan çocukları Atatürk’e düşman etmeye çalışanların niyetini anlamak zor mu? Bu karanlık niyeti kim anlatacak çocuklarınımıza? Sen tabi ki! Ama önce kanmayı bırak ve görüntünün, söylentinin arkasındaki işin aslını ara. Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi