
Yılmaz Sandıkcı
İhracatçına Sahip Çık
İhracatçı olmayı tercih ettiğim, dış ticaret mesleğinde 36 yılı doldurmamın verdiği duygular ile arada bir geçmişe dalıyorum. Geçen hafta açıklanan ihracat verilerinde Konya’nın bir zamanlar yılda yaptığı ihracatı ayda yapar hale geldiğini görünce, 1992 yılında Dış Ticaret Müsteşarlığında katıldığım bir eğitimi hatırladım.
*
O eğitimde verilen bir bilgiyi paylaşmak istiyorum sizinle; “…birkaç yıl önce ABD senatosunun talebi ile CIA, Dünyanın En Girişimci Milleti Kimdir? konulu bir araştırma yaptırmış. Türkiye birinci çıkmış! Bunu gören araştırma şirketi, galiba bir yerde hata yaptık, bu sonuçla paramızı alamayız diyerek, araştırmayı gözden geçirmek üzere ek süre istemiş. Alınan ek sürede, tüm sonuçlar tekrar analiz edilmiş ama sonuç değişmemiş…
*
O zamanlar Japonya süper gelişen bir ülke ve bu araştırmada Japonların birinci çıkması bekleniyor ama Japonlar ancak yedinci olabilmiş girişimcilik listesinde.
*
Kendisinden bir beklenti olmadığı halde Türkiye’nin birinci çıkmasına şaşıran uzmanlar, durumu tekrar tekrar analiz ediyorlar ve araştırmada bir hata olmadığını, kriterlere göre Türklerin birinci çıkmasının normal olduğunu kabul edip, raporu ABD Senatosunun ilgili birimlerine teslim ediyorlar. Elbette bu rapor dünya kamuoyuna sunulmamış. ABD’den Türkiye reklamı yapmasını bekleyecek değiliz değil mi?
*
Araştırmayı yapan uzmanlar kendilerini şaşırtan sonuç üzerindeki çalışmalarında işin püf noktasını şuraya bağlamışlar; Japon, Alman, Amerikan, Fransız, İngiliz işinsanlarının dünyanın her noktasında yatırımlar yapması, büyük projeler gerçekleştirmesi, başarılı olması çok normal. Zira hepsinin arkasında devletinin gücü, uzun vadeli finansal imkanlar, risk sigortaları, özel sektör gibi çalışan büyükelçilikleri, ticari ataşelikleri vs. vs. bir çok destekleri var. Bu olanakları kullanarak başarılı olmaları çok normaldir. Normal olmayan, “elinde çantası ve cebinde pasaportu dışında hiçbir şeyi olmayan Türk işinsanlarının dünya pazarlarında başarılı olmalarıdır”. Diğer ülke işinsanlarında olduğu gibi Türklerin de arkasında o kadar destek olsa kim bilir daha neler yapabilirlerdi? Asıl buna bakmalı!
*
Günümüzde durum biraz iyileşmiş olabilir, ihracat rakamlarında ulaştığımız seviye bunu söylüyor ancak ihracatın ithalatı karşılama oranına bakınca bu görüntü doğru çıkmıyor maalesef… Bu oranları kur baskısının etkisini de dikkate alarak değerlendirmek daha sağlıklı olur bence. İhracatımızda katma değeri daha yüksek sanayi mallarının artmış olmasına rağmen, rasyonel hesaplar bunun da yetersiz kaldığını gösteriyor. Sebeplerini aramalı ve ithalattaki artışı geçemeyen ihracat artışı ile övünme sorununu aşmalıyız.
*
Nasıl? Her şeyden önce, top yekûn bir “ihracat bilinci” veya “ihracat seferberliği” ihtiyacı toplumun her kesimine aşılanmalı. Her şirket ihracatta birbiri ile yarışmalı, her birey bu yarışa nasıl katkı yapabileceğini düşünür hale gelmeli.
*
Bu çaba bir yana bir de “Türk Malı” imajına zarar verenler var. Kalite bilinci, ticaret bilinci, millet bilinci özetle iş ahlakı eksik olan şirketler, ihraç ettikleri kalitesiz mallar yüzünden önce şirketinin ve şehrinin adını, sonra tüm ülkenin, milletin adını karalayanlarla karşı mücadele edecek bir sistem kurulmalı.
*
Dış ticaretin ithalat ayağı da ele alınmalı ve hem tüketici bilinci artırılmalı, hem tüketim malı ithalatı azaltılmalı hem de ithalatı azaltacak ürünler için yerli yatırımların önü açılmalı… Ekonomi yönetimi yatırımcı ve girişimci için destekler vermenin dışında girişimcilik iklimini destekleyen, rahatlatan bir atmosfer oluşturmalı.
*
Bu atmosferi sağlayacak temel bilgilerinden birinin de ekonomi bilimini insan fıtratı ekseninde doğru anlamamız gerektiği; yani nassı uygulayacağız derken, nassı da doğru anlayıp, doğru uygulamak için “rasyonel akıl gerektiği” anlaşılmalı…
*
Her alanda ihracat artışını destekleyecek şekilde üretimi artırmak için “delicesine akılcı politikalar” geliştirilip, uygulanmalı. Bu da ekonomide, enflasyonda, faiz oranlarında ve döviz kurlarında doğal istikrarı sağlamakla olur değil mi? Yani, rasyonel ekonominin, dini yanlış anlayan siyasî kaygılardan uzak tutularak, yanlı ve yanlış algılar ile vazgeçilmeyecek kadar güçlü bilimsel, objektif bir zemine oturacağının güvencesi verilmeli.
*
Enflasyon artışının altında kalan döviz artışının, ihracatçının rekabet gücünü azalttığı fark edilmeli. Rekabeti sürdürebilmek için kârından feragat eden ihracatçının yatırımlarını yenileyemeyeceği ve istihdamı artıramayacağı sonuçta yabancı yatırımcıların yerli yatırımcıları yeneceği ve en sonunda ülkemizin daha da fakirleşeceği göz ardı edilmemeli. Doğru görmek ve doğru düşünmek için milletin aklı, düşünme becerisi her olayda işin aslını aramayı öğretecek bir eğitim anlayışı ile desteklenmeli.
*
İşin aslını arayanlara selam ve dua ile.