Yılmaz Sandıkcı
Yeni Yıl Eski Kafa
2014 yılının sonunda tam da yılbaşı kutlamaları öncesi Rusya’ya gitmem gerekmişti. Biz oradayken, 25 Aralık günü bazıları Noel kutlaması yaptı bazıları ise kutlamayı 7 Ocak’ta yapacaklarını söylediler. 31 Aralık veya 1 Ocak’ta dini bir bayram, dini bir kutlama olmadı anlayacağınız. Daha önce İngiltere’de yaşadığım dönemde öğrendiğimden farklı bir durum yok.
*
Yılbaşı, dini bir bayram olmaktan ziyade, insanlığın zamanı planlamak için kullandığı takvimdeki bir yıllık sürenin dolması ve gelen yeni yıl ile birlikte yeni planlar, yeni hayaller, yeni umutlar için yapılan bir kutlama bir eğlence vesilesidir. Konu din değil yani! Konu kapitalist düzenin daha çok kazanmak istediği paraya hareket vermek!
*
Kullandığımız miladi takvim, dünyanın güneş çevresindeki 365 günlük hareketini 12 aya bölüyor ve bulunduğumuz dört iklim bölgesindeki tüm mevsimleri her yıl aynı aylara gelecek şekilde tutturuyor. Dört mevsimin yaşandığı iklim koşulları için doğru bir hesaplama, doğru bir zaman planlaması!
*
Ay’ın, dünya çevresindeki 354 günlük hareketini yine 12 aya bölen Hicri takvime göre mevsimler hey yıl 11 gün erken geliyor. İki mevsimli çöl coğrafyasının iklim koşullarında bir sorun değil tabi ki! Ancak bulunduğumuz dört iklim bölgesindeki mevsimleri tutturamıyor.
*
Yılbaşını mevsime göre takip edenler de var. Bir dönemin siyasi yasakları ile bize unutturulan Nevruz günü de Türk, İran ve bölge ülke kültürlerinde ilkbaharın gelişi ile yılbaşı yerine kutlanıyor.
*
Görüleceği gibi takvim bir din konusu olmaktan ziyade bir iklim, bir coğrafya konusu oluyor. Ülkemiz coğrafyasında dört mevsim yaşamakla övünenlerin, iki mevsimli coğrafyanın takvimine dini anlam yüklemesi ne demek oluyor?
*
İslam dinine ait olayları Hicri takvim ile takip ederek oruç, hac, kurban gibi ibadetleri Miladi takvimde her yıl 11 gün önce icra etmemize rağmen, Mekke’nin Fethi ve Kutlu Doğum haftasını gibi olayları Miladi takvime sabitlemek de ne oluyor? Hatırlayanlar bu ikiyüzlülüğün Müslümana yakışmadığını biliyor. Böyle çifte standartlı davranışların İslam dinine hizmet etmediği gibi müslümanların düşünce sisteminde çelişkiye neden oluyor.
*
Mekke'nin fethi müminlerin, müşriklere galip gelmesinin ve Mekke’nin küfürden temizlenmesinin bir anısı olarak kutlanmaya değer bir gündür elbette. Bu kutlama Hicri takvime göre “20 Ramazan 8” tarihine yani Miladi takvime göre 11 Ocak 630 tarihine denk geliyor. Oruca başlamak ve orucu bitirmek için birkaç saat hassasiyetinde konuşan bazı müslümanların, bu tarih konusunda 3-5 günlük çelişkiler ile konuşmaları da ayrı bir üzüntü konusudur.
*
Bu çelişkide ısrar edenlerin İslam’a hizmet etmedikleri gibi, İslam’ın hoş görüsünden de nasiplenmedikleri ortadadır. Burada işin boyutu değişiyor ve bu durum, Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın en çok tekrar ettiği emirler olan “düşün”, “aklet”, “aklını kullan” gibi farzları terk eden müslümanların, şekillere takılarak dinin manasını atlamakta olduğunu düşündürüyor. Allah’a şükür ki düşünebilen insanların bir kısmı böyle müslümanlara bakarak değil, Kur’an-ı Kerim’e bakarak İslam’ı anlamaya çalışıyor.
*
Bir takvim konusunu anlamayan, Allah’ın “düşün” emrini es geçen müslümanlar, peygamber (sav) efendimizin fethederek küfürden temizlediği Mekke’yi, günümüzde küfür himayesinde yönetenlere muhabbet besleyenleri nasıl savunuyor? Peygamber hatırı ile mi, yoksa konu yine mi para?
*
Dünyanın bir kısmı, orta çağın çelişkili, kanmacı, kandırmacı, çifte standartçı, işine geldiği gibici, ön yargılı, ayrıştırıcı, kavgacı, fitneci karanlık düşüncelerinden beyin ile düşünme metotlarını geliştirerek kurtuldu. Peki, Allah’ın Kuran’da düşünmemiz gerektiğini öğreten emirlerini müslümanlar nasıl anlayacak? Anlamadan okurken, dinleyip kanarak mı? Yoksa önce düşünmenin ne olduğunu düşünerek mi? Allah’ın selamı işin aslını anlayanlar üzerine olsun. Yeni yılınız kutlu olsun, huzur ve bereket getirsin.