Ayşe Özel
Beyhekim Camii
Bu hafta sizlere Alaaddin Tepesi’nin güneybatısında Beyhekim Mahallesi’nde bulunan ve mahalle ile aynı ismi taşıyan Beyhekim Cami’sinden bahsetmek isterim. 13. yüzyılın en değerli örneklerinden biri olan eser ve Beyhekim Tabip Ekmelettin (Beyhekim, Mevlâna Hazretlerinin hastalığı döneminde ve vefatından önce Gazanferii ile tedavi edebilmek için gayret göstermiştir.)tarafından yaptırılmıştır. Dışarıdan bakıldığında oldukça sade bir yapı olarak görülmesine rağmen içine girildiğinde dönemin mimari özelliğini gözler önüne sermektedir. Cami girişinin sağ tarafında ise Beyhekim Türbesi bulunmaktadır.
Son cemaat yeri doğu cephesinde olup tek kubbeli kare planlı bir mescidir. Caminin mermer mermer söveli cümle kapısından küçük bir alana girilir. Kapının sağında ve solunda mermer çerçeveli birer pencere dışarı açılır. Caminin kubbesi tuğla ile örgülü olup kandil askılığında renkli mozaikler vardır.
Konya tahrir defterine göre, Fatih Sultan Mehmed zamanında bu camiden “Mescid-i Beğhekim, der Mahalle-i Devlet han” şeklinde bahsedilmektedir ki bu da bize mahallenin Fatih döneminde Devlet Han Mahallesi adını taşıdığını göstermektedir.
Beyhekim ile ilgili en üzücü hadise ise camiye ait çini mihrabın 19. yüzyıl sonunda dönemin Almanya konsolosu tarafından yasadışı yollarla kaçırılmasıdır. Konsolun çinileri restore edebileceğini söyleyerek resmî makamlardan aldığı izinle Almanya’ya götürmesinden on yıl sonra mihrap, Berlin Pergamon Müzesi’nde sergilenmeye hazırlanmıştır.
Mihrabın geri alınması için yapılan çalışmalar Osmanlı döneminde başlamış, Cumhuriyet döneminde devam etmiştir. 1991 yılında Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Federal Almanya’ya muhtıra verilmiş ancak sonuç alınamamıştır. 1998’de UNESCO Kültürel Varlıkların İadesi Komitesi’nin 10. dönem toplantısında Boğazköy Sfenksi ile Beyhekim Camisi’nin mihrabı da istenmiştir. Almanya yine tutumunu değiştirmemiş ve iade etmeyeceğini belirtmiştir.
Selçuklu’ya ait en değerli mihraplardan olan Beyhekim Camii’sinin mihrabı, şu an vatanından sinsi oyunlarla bir asırdan uzun bir süredir ayrı tutulmaktadır.
Dileğim odur ki mihrap en yakın zamanda yurduna döner ve bizlerde bizim olanın kıymetini bilerek devam ederiz yaşamaya. Çünkü mahsun haliyle ve zarif sadeliğiyle Beyhekim Camii bir başkadır. Namazlarımızı eda edip tabibin ruhuna Fatiha gönderirken, mihrabın olduğu bölümün boşluğuna da naçizane gönlünüzle kulak vermeminizi istirham ederim. Ecdadın ellerinin taklidini dahi yapamayanların bu şekilde eser sahibi olma çabasını hatırlamanızı, sözüm ona gelişmiş(!) Avrupa’nın böylesine çağdaş olarak dayattığı fikirlerden kurtulup kendi milletimize inanmamız gerektiğini hissedin temenni ederim.
Ne dersiniz belki kısa bir süre sonra mihrabın dönüşünün sevincini paylaşırız. Bizim olanın bize dönüşüne şahit oluruz.
Sevgi ve saygı ile…