Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Selamün Aleyküm

Yıllar önce İsrail'den müşteriler gelmişti, yemeğe götürdüm. Restorana girerken "selam aleyküm" diyerek selam verdim. Misafirler de arkamdan "şalom aleyhim" dediler... Bu davranış, beni yansılıyor gibi geldi açıkçası, fena bozuldum ama belli etmedim..

*

Yemekten sonra tatlının yanında kahvelerimizi içerken, "...az önce ayıp ettiniz” dedim “selam verişimi yansıladınız alay eder gibi oldu, buna çok üzüldüm..." diye devam ettim...

*

İsrailli misafirler şaşırdığını belli eder bir gülüş ile "...ne alayı, ne yansılaması, sen Arapça selam verdin ben de orijinal selam verdik..." dediler ve eklediler ve “selam aleyküm demenin orjinali şalom aleyhim demektir diyerek açıkladılar… Doğru ya, Araplar ile İbraniler kuzenlerdi, değil mi, dilleri de öyle… Güldük, en çok da ben güldüm.

*

Arapça selam vermeyi müslüman olmanın bir gereği zanneden arkadaşlara hep anlatırım bu anımı... Din ile dil farkını anlamış olanlar ile güleriz, ancak henüz anlamamış olanlar tartışma çıkar... Sorunlar da zaten anlayanlar ile anlamayanlar arasında çıkmıyor mu?

*

Tartışmalar insan, yani eşref-i mahlukat seviyesindeki Müslümanlar arasında çözümlere kapı açar… İnsan olmadan Müslüman olunacağını zannetme hastalığına tutularak konuşan beşer türü ise tartışmayı kavgaya dönüştürür. Sonuçta kavganın kazananı olmaz ve Müslümanların zararına olur böyle kavgalar.

*

Selamlaşmayı emreden ayetler ve açıklayan hadis-i şerifler Türkçe’ye çevrilirken, Arapça olan sözcükler Türkçeye çevrilir ama “selam” sözcüğü Türkçe’ye de “selam” olarak kalır nedense? Kaldığı için, şekilden manaya geçemez dinleyenler… Oysa selam sözcüğünün de Türkçe karşılığı vardır. Selamı yaymanın aslında “huzuru ve barışı yaymak” demek olduğunu niçin söylenmezler, anlatılmaz? Dil bilgisi yetersiz din bilgisi karmaşık, zihni karışık kişilerin tercüme yerine tevil kandırmacası milletimizin zihin kodlarını bozduğu niçin fark edilmez.

*

Karışan ve bozulan zihinler, yüzyıllar önce din hatırına Arapça konuşmayı tercih ederken sonradan Müslüman olan milletlerin dillerini yok olmanın eşiğine getirmişler ve İslam dininin manasını anlamayı engellemişler, hala da bu geleneği sürdürmek isteyenler var! Gittiğim 52 ülke için 13 Arap olmak üzere 18 Müslüman ülkede gözlemlediğim bu yöndedir.

*

Bunun nasıl bir aymazlık olduğunu anlamayanlar yanlışta ısrar etmektedir. Öyle ki profesör olsa da hoca veya müftü hatta başkan olsa da zihin kodları bozulan kafalar işin aslını anlamaya yetecek seviyede düşünemez olmuş gibiler. Öyle ki beşer, kendini her fırsatta “eşref-i mahlukat” olarak tanımlarken, mahlukatın eşref özelliğine yani şerefe, düşünce seviyesi kadar ulaşabildiğini bile düşünememektedir maalesef.

*

Müslümanlaşmaya çalışırken farkına varmadan Araplaşan Türkler ve diğer milletler bu kötülüğü fark edebilir mi? Aymazlık o seviyede ki çoğu İslam’a hizmet(!) ediyorum zannı içinde İslam düşmanlarına hizmet ediyor… Ne üzücü!.. Din ile dil ayrımını yapamayanlar, din ile gelenek ayrımını yapabilir mi? Farkı fark etmeyenler, İslam dininin hakikatine karışan Arap gelenekleri ile rivayet, hurafe, bidat ve hatta israiliyat dolu hikayelere de din diye sarılıyorlar maalesef.

*

Bir selam sözcüğünü bile doğru anlamaktan aciz oldukları halde toplumu yönetmeye talip olacak kadar cahil, yetersiz ama muhteris tiplerden İslam’a hizmet beklenir mi? Bunlar ancak, düşmanın ekmeğine yağ sürerler de yaptıkları bu cahillik ile hainlere hizmet etmeyi bile dinin gereği diye anlatırlar, kananlara.

*

Şimdi sorum şu, Arap gelenekleri ile İslam dininin ilkeleri arasındaki farkı anlamayan Müslüman Türkler, yalan yazan tarih utansın diye diye kafalarımızı karıştıran ve karışan kafalarımıza, düşman yalanlarını tarih diye dolduranların emellerini fark edebilir mi? Bu yalanlara kananlar, tarihimiz yerine anlatılan dedikodu ve iftiraları yayanların amacı üzerinde düşünebilir mi?

*

Bu karışık ve yetersiz zihniyet, beyin gücü ile yönetilen dünya şartlarında, bilek gücüne yer kalmadığını anlamadan kılınç ile, şatafat ile poz verenlerin düştüğü durumu anlayabilir mi?

*

Selam dedik, nereye geldik! Sözcükler küçüktür ama büyük anlam taşırlar. Şekle, görüntüye, söylentiye, dedikoduya, rivayete kanmak yerine işin aslını arayan ve dinin manasını anlamaya çalışanlardan olmak duası ile, dinimize göre “selamı yayma görevinin aslında huzuru ve barışı yaymak olduğunu” anlayanlara esenlikler dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi