Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Türkçe'de Kadın

Mesleğim dış ticaret gereği, unuttuklarım dahil yedi dil öğrenmiş ve 52 ülkede bulunmuş bir kardeşiniz olarak, öğrendiğim yabancı diller ve tanıştığım farklı kültürler sayesinde Türkçemiz üzerine farkındalığım arttı. Çünkü öğrenmeye çalıştığım her yabancı dil ile birlikte Türkçemizin başka bir özelliğini öğrendim.

*

Bunlardan biri de Türkçe’de cinsiyet ayrımı olmamasıdır. Bir çoğumuz bunu biliyor olabilir ama anlamını ne kadar fark ediyoruz? Fark edenler bu bilgiyi kullanıyor mu? Kullansalar iyi olur zira kültürümüzü yok etme planı uygulayanlar bir takım fikir virüsleri ile dil-kültür-zihin kodlarımızı bozmaya çalışıyorlar.…

*

Bu virüsler dil yolu ile zihinlerimize giriyor ve düşünce kodlarımızı bozuyor. Yeni sözcükler üretmek yerine yabancı sözcükleri kullanmamız bu bozulmada başı çekiyor. Bu dil virüsleri, doğa ve yaşam anlayışımızı şaşırtıyor, yaşamdaki çabamızı ve başarılı olma gücümüzü zayıflatıyor. Yaşamda başarısız olanlar, yaşamdan sonra başarma hayallerine kapılarak, yaşamımızı kaybetmeden önce yaşamda kaybetmemize neden oluyorlar… Düşünce kodları, bu kaybetme durumunu savunacak kadar bozulan kişiler çoğalıyor. Çünkü, bunlar doğru bilgiler ile bile yanlış yola saptıklarını fark etmiyorlar. Allah Kuran’da bize dünya ve ahiret yaşamını anlatıyor. Biz de buna inanıyoruz, amenna. Ancak, bu doğru inanç, bozuk düşünceli tipler eliyle dünya yaşamını terk etme yanlışına götürüyor bizleri.

*

Bu gidişin sonu hayr değildir. Dünyanın nimetlerini rakiplere bırakıp, öldükten sonraki nimetleri hayal ederek teselli bulmak İslam dininden çıkan bir düşünce olamaz, olsa olsa Müslümanların düşünmesini bozan bir virüstür! Bozulan düşünce yapısı yüzünden, müslümanların çoğu, İslam dinini anlamaya çalışmak yerine anladığını zannettiği şeye din diye inanmayı tercih ediyor.

*

Bozulan düşünce yapısı, kadınların yaşamdaki rolü ve yerini de yanlış tanımlıyor. Bu yanlışa düşen toplumların rakiplrei karşısındaki gücü düşüyor. Tabi bu durum bilek gücünün geçerli olduğu çağlarda fark edilmiyor, beyin gücüne geçildikten sonra ortaya çıkıyor.

*

Tarihin ilk çağlarından beri insan yapısı her sistem, varlığını sürdürmek için bir çok soruya cevap arar, bulur ve bu cevapları kabul edenleri destekler, kabul etmeyenleri de de engeller, dışlar hatta yok eder. Bu sorulardan ikisi;

1) Toplumu kim(ler) yönetecek?

2) Toplumda kadının yeri ne olacak?

Bence ikinci soru daha önemli.

*

Diller, tarihin derinliklerinden beri konuşan milletler ile birlikte geliştiğine göre, milletin kadına layık gördüğü yer konuşma şeklinden kolayca anlaşılır. Arapça, Rusça, İspanyolca, Almanca gibi dillerin sözcüklerinde açıkça bir cinsiyet ayrımı vardır ve aynı sözcüğün kadın için ayrı, erkek için ayrı söylendiği bile olur…

*

Türkçenin sözcüklerinde böyle bir cinsiyet ayrımının olmaması düşündürücü ve çok da anlamlıdır. Bu aslında ikinci sorunun da cevabıdır; kadın erkek ayrımı yapılmayan Türk milletinin kadim tarihinde kadın da erkek de birlikte söz sahibi olmuştur toplumun, halkın, ulusun yönetiminde. Bunun temelinde güçlü bir kültür birikimi yatıyor bence: Türkçeyi oluşturan ve geliştiren Türk milletinde kadın da birdir erkek de… Bu toplumsal yapı, yansımıştır diline, sözlerine. Yani ikinci sorunun cevabını vermişler çok eski tarihlerde… İyi de nasıl düştük bu hallere?

*

Kadın ve erkek ayrımını bin yıllar öncesinde aşan, kız çocuklarına da erkek çocukları ile birlikte miras ve söz hakkı veren kültürümüzü bırakıp, başka bir kültüründeki kadının yerini niçin taklit ettik sizce? Yanlışı nerede yaptık? Adam olmanın bir cisiyet konusu olmadığını anlamayan erkekler, din ile gelenek arasındaki farkı da anlamıyor ve gelenekçilik maskesi ile gericilik yapanlara kanıyor! Erkekleri böyle kandırılan milletlerde kadınların toplumdaki yeri kötüleşiyor. Bu kötü gidişatı durdurmak için kim, ne yapıyor?

*

Unutmayın, yaşamda kadının aleyhine olan her şey aslında milletin de aleyhinedir!

Dil deyip geçmeyin, düşünmenin temelidir.

Düşünce bozulunca milletin kültürü yok olur.

Düşünce ve kültür kodları bozulan milletler, din ile gelenek arasındaki farkı anlamaz ve özgürlüğünden olur! Bu durum sömürülmeye razı olmaktır, kula kulluk etmektir. Din ise ancak Allah’a kul olunacağını öğretir.

*

Bu bozulmaya, kula kulluk etmeye dur! diyenlerin çoğalması duası ile selamlar…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi