Son yıllarda sıklıkla karşılaştığımız bir durum: Özgüven ve kibir arasındaki sınırların giderek bulanıklaşması. Özgüvenli bir birey olmakla kibirli bir birey olmak arasında bir fark var.
Özgüven, kişinin kendi yeteneklerine, değerlerine ve potansiyeline duyduğu inançtır. Kendini tanımak, güçlü ve zayıf yönlerini kabul etmek, hedeflerine ulaşmak için çaba göstermek özgüvenin temel taşlarıdır. Özgüvenli insanlar genellikle pozitif bir tutuma sahiptirler, başkalarına saygılıdırlar ve ilişkilerinde dengeli bir yaklaşım sergilerler.
Kibir ise, kişinin kendisini başkalarından üstün görme, övünme ve küçümseme eğilimidir. Kibirli insanlar genellikle başarılarını abartır, başkalarının başarılarını görmezden gelir ve eleştirilere kapalıdırlar. Kendi değerlerini abartırken, başkalarının değerlerini küçümserler ve böylece ilişkilerinde gerginlik yaratırlar.
Özgüvenin önemi vurgulanırken, kibir birçok kişi tarafından fark edilmeden hayatlara sızmaktadır. Özellikle sosyal medya gibi platformlarda, başarıların abartılı bir şekilde paylaşılması ve başkalarının kıyaslanması, kibrin yayılmasına neden olmaktadır.
Ayrıca, rekabetin yoğun olduğu bir dünyada, öne çıkmak için her yol mübah görülerek, kibirli davranışlar sergilenebilmektedir.
Özgüvenli olmak önemlidir, ancak bu özgüvenin kibre dönüşmesine izin vermemek gerekir. İşte özgüvenle kibir arasında denge kurmak için bazı öneriler:
Güçlü ve zayıf yönlerini kabul et. Başarılarını kutla ama abartma.
Herkesin farklı yetenekleri ve değerleri olduğunu unutma.
Eleştirileri gelişmek için bir fırsat olarak gör.
Başkalarının duygularını anlamaya çalış.
Başarının sadece senin çabalarınla değil, başkalarının desteğiyle de mümkün olduğunu unutma.
Yeni şeyler öğrenmeye ve kendini geliştirmeye açık ol.
Unutmayalım ki, özgüvenli olmak, başkalarını küçük görerek değil, kendi potansiyelini en iyi şekilde kullanarak elde edilir. Kibir ise, aslında kişinin kendi eksikliklerini gizleme çabasıdır. Gerçek özgüven, içten gelen bir güvendir ve başkalarıyla sağlıklı ilişkiler kurmamızı sağlar.
