Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Tarla Mı Harman Mı?

Dünyayı geziyorum işim gereği, Müslüman ülkelerden Gayr-i Müslim ülkelere bir göç var sürekli, pek de gönüllü bir göç değil belli. Hem de kaçak yollardan ve zorunlu bir göç çoğu. Şaşırıyorum ve üzülüyorum. Aslında şaşırmıyorum, durumun farkında olduğum için ancak bu duruma şaşırmak gerektiğini düşündüğüm için böyle yazdım. Yani Müslüman olmayanlar niçin Müslüman ülkelere imrenip, oralara göç etmiyor da tersi oluyor?

*

Müslüman olarak bizim yapmamız gerekenleri onlar yapıyorlar ve sonuçta ödülünü de alıyorlar, bize imrenmelerine gerek kalmıyor. Bizlerin sırf Müslüman olduğumuz için yapmamız gereken ama yapmadığımızı, onlar akıl ve mantık ile bularak yaptığı için kazanıyorlar. Buna örnek verecek o kadar çok şey var ki, biz Müslümanlara yaşamı ıskalatan burada saymaya yerimiz yetmez.

*

Aslında biz de işi biliyoruz ama bildiklerimiz ile amel etmiyoruz. Onca deneyimden sonra ortaya çıkan atasözlerimizin de hakkını vermiyoruz. Örneğin “tarlada izi olmayanın, harmanda yüzü olmaz” atasözümüzü yaşamımıza uygulamıyoruz çünkü sözler ile konuşuyoruz ama uygulayacak kadar düşünemiyoruz.

*

İslam adına tarihimizden süper güzel hikayeler anlatarak bizi coşturan âlimler de var, “dünya ahiretin tarlasıdır” derler ama harmanda kazanmak için dünyada nasıl yaşayacağımız konusuna gelince kanal değiştirip, düşmanın ekmeğine yağ sürercesine konuşmaya başlarlar… Dünya nimetlerini kötüleyen, çalışmayı, kazanmayı, zengin olmayı küçümseyen hikayelere devam ederler. İslam adına konuştukları için ahlakımız ve kültürümüz gereği saygı ile dinlediğimiz hocalarımızın çoğu “İslam adına fakirlik lobisi” gibi konuşurlar. Zenginlik düşmanı gibi konuşurlar ama zenginlerden beslenirler, zengin olmaya çalışırlar. Yine de Müslümanları fakirlik övgüsü ile kandırırlar.
*

Kefenin cebi yok ki niye bu kadar çalışma, kazanma arzusu? Nedir bu hırs? Diyerek Müslümanları durduranlar karşı “kefenin cebini doldurmak için çalışmıyoruz ki, gelecek nesillere birikim kalması için çalışıyoruz” diyen de olmamış! Nesilden nesle bilgi ve mal birikimini aktarmayı akıl eden de çıkmamış. Malumatı tekrar ile nakledip duranları dinlemeye devam etmiş Müslümanlar.

*

Malumat içinden bilgi çıkaracak seviyede düşünemedikleri için olsa gerek; “hırs dediğin, rüzgâra benzer! Gemileri yüzdüren rüzgâr, fırtınaya dönüşürse gemileri batırır. Müslüman için hırs, rüzgâr gibi dengeli olursa kalkındırır, geliştirir. Kontrolden çıkarsa zalimleştirir, rezil, sefil eder, batırır. Yani sorun hırsta değil, hırsını kontrol edecek kadar kişiliğini ve karakterini geliştiremeyenlerdedir” diyen de çıkmamış…

*

*

“Bugünü dününe eşit olan kayıptadır” diyor peygamber (sav) efendimiz. Evet, kayıptadır bunu anlıyoruz da bu kayıptan kurtulmak için nasıl bir çalışma şekline geçeceğimiz hakkında da hikayeler bekliyoruz hocalarımızdan. Bakınız, Japonlar “kaizen” demişler bu durumu anlatmak için yani sürekli iyileşme, sürekli gelişme. Müslüman olmadıkları halde Müslüman’a ait bir ilkeyi yerleştirmişler hayatlarına. Bu sayede girmeyi başarmışlar süper güçler arasına.

*

Müslümanlar ise bu ve buna benzer nice ilkeyi “dinlemek ve nakletmek” ötesine geçememişler, yaşamlarına uygulayamamışlar.

*

Tarlada izi olmayanın, harmanda yüzü olmaz! Bu dünya yaşamı da ahretin tarlası ise dünyada bu kafayı geliştirmeyen Müslümanların ahiretteki yüzü ne olacak çok merak ediyorum doğrusu.

*

Kefenin cebi yok ki diye diye, yatanı değil çalışanı ayıplayan bir söylemi, İslam kültürü diye yutturmuşlar ümmete. Öncekilerden, atalarından duyduğunu sorgulamadan yeni nesillere nakleden hocalarımız da bu yutturmaya bilerek veya bilmeden katılmış ve tuzağı fark etmeyenler aynen devam ediyor. Bunlar bir de uyarana kızıyor.

*

“Yangın var” diye uyarana kızar olmuş bizimkiler. Oysa yangını söndürmeye koş, yangını çıkaranı ara, bul ve cezalandır. Yangın var, yanlış var diye uyaranı niçin dinle. Uyarana değil uyutana kızmalı!

*

Her Müslümanın anlaması gereken en önemli konulardan birisi de Müslüman olmayı mümin olmaya giden yol olarak değerlendirmemiz gerektiğidir. İman edince kendisinden emin olunan, içi dışı, özü sözü bir olan, çifte standardı olmayan, takiye yapmayan, güzel ahlakı erdem seviyesinde yaşayan insan olmaktır mümin olmak. Ve İslamda esas olan Müslüman olmak değildir, mümin olmaktır. O zaman tarlada da harmanda da İslam kazanacaktır. Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi