Yılmaz Sandıkcı
Suriye – Hicaz
Sadece 6 hafta önceydi, Suriye’nin zalim rejimden kurtarıldığı hafta haber kanallarında, Türk asıllı Abdurrahman Mustafa, Suriye Geçici Hükûmeti Başbakanı olarak; Suriye’nin kurtuluşunda Türkiye’nin verdiği destek için teşekkür ediyor, yeni döneme tüm Suriyelilerin katılacağı demokratik bir geçiş yapılacağını konuşuyordu. Hatırlıyor musunuz? Şimdilerde görünmüyor? Türkiye neresinde bu işin?
*
Sadece 3 hafta önce Roma’da, Suriyenin geleceğine dair uluslararası bir toplantı vardı. Hangi devletler davet edildi hatırlıyor musunuz? Katılımcı devletler arasında Türkiye görünmüyordu? Türkiye neresinde bu işin?
*
Yeni Suriye başkanı Colani’nin, Suriye’de şeriat kuracaklarını ama diğerlerinden farklı olacağını söylediğini hatırlıyor musunuz? Allah’ın şeriatı tek değil mi? diye soran oldu mu?
*
Suriye’de şeriat kuranların ilk icraatlarından biri yıllardır şeriat ile yönetilen İran (İslam Cumhuriyeti) vatandaşları ile İsrail vatandaşlarının Suriye’ye girişini yasaklamak olmuş. Rus, İsrail ve İran mallarının da Suriye’ye girişini yasaklamışlar. ,
*
Fark ediyor musunuz, hangi şeriat, kimin şeriatı bu? diye sormayacak mı Müslümanlar!… Hamburabi kanunları ile Allahın İslam şeriatı arasındaki farkı gözetmeyen, adalet isteriz demeden, liyakat isteriz demeden şeriat isteriz diyenlerin Müslüman kılığında İslam düşmanlarına hizmet edenler tarafından aldatıldığı hala anlaşılmayacak mı?
*
Suriye’de yaşananlar, Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti’ni parçalayıp paylaşmak isteyen devletleri toplayan ve başı çeken İngiltere’nin teşvik ve organizayonu ile kurulan Hicaz Haşimi Krallığı’nı hatırlattı.
*
İngilizler o zaman, Mekke Emiri olan Şerif Hüseyin’in Osmanlıya muhalif çıkışlarını kullanarak bir çok vaadler ile kendisini isyan etmeye teşvik etmiş, en çok da hilafetin Osmanlı’dan alınarak Haşimi ailesine verilmesi vaadi işe yaramış. Şerif Hüseyin ile İngiltere’nin Mısır komiseri Sir Henry McMahon arasında 1915 yılı boyunca süren pazarlıklar sonucu 27 Haziran 1916’da isyan başlamış. Şerif Hüseyin kendisini “Arap ülkelerinin kralı” ilan etmiş. Mart 1917’de Medine’nin Osmanlı askerlerinden boşaltılması kararı verilmiş. Hicaz’ın kontrolü tamamen Şerif Hüseyin’e geçmiş ve bölge Osmanlı hakimiyetinden çıkmış.
*
Savaştan sonra hayal kırıklığına uğrayan Şerif Hüseyin, 1924 yılında Türkiye’de hilafetin ilga edilmesinin ardından İngilizlerin vaadi olduğu üzere halifeliğini ilân etmiş ancak kabul görmemiş ve muhalifi olan Abdülaziz bin Suud’un aşırı tepkisini almış. Nitekim Suud aynı yıl ekim ayında Mekke’yi ele geçirince Şerif Hüseyin, yerine oğlu Emir Ali’yi Hicaz kralı olarak bırakıp Akabe’ye çekilmiş, oradan da 1925 yılında Kıbrıs’a iltica etmiş. Emir Ali de taraf değiştiren İngilizlerin desteklediği Suud ailesinin Hicaz’ı tamamıyla ele geçirmesinden sonra babasının ardından şehri terk etmiş. Böylece Hicaz Haşimi Krallığı (1916-1925) kısa zamanda tarihe karışmış.
*
Gördüğünüz gibi 100 yıl önce Osmanlıyı parçalamak için planlar yapan haçlı artığı devletlerin teşvik etmesi ile kandırılmış Arap bir “şerif” var ve bu kandırılmışa kanan Araplar var. Bir de bu Araplara muhalif olan Araplar var! Osmanlının Hicaz bölgesinden atılması için haçlı bakiyesi İngilizler ile birlikte din kardeşi Türklere karşı hem de İngiliz bayrağı altında saldıran Araplar var… Bu Arapları “halk ne yapsın emire itaat etmek zorunda kalmışlar” diyerek masum göstermeye çalışanlar var. Yetmemiş gibi, İngiliz ajanı Lawrence’in peşine düşüp Osmanlı’nın Akabe Limanı’ını koruyan Türk askeri birliğini arkadan vurarak İngilizlere yol açan Araplar var. Bunları görmezden gelenler, göstermeyenler var… Bunlar arasında Lawrence’i bile şaşırtan bir kin ile Türk askerlerine katliam yapan Araplar var. Bunların varlığını inkar edenler var… Günümüzde bunlara kanan Türkler var!
*
Günümüzde sadece 6 hafta önce, Suriye’nin kurtuluşunda Türkiye’nin verdiği destek için teşekkür eden Türk asıllı Suriye Geçici Hükûmeti Başbakanı Abdurrahman Mustafa’yı sadece 1-2 hafta için safdışı bırakanlar var… Suriye’nin kaderinin konuşulacağı uluslararası toplantıya Türkiye’yi çağırmayanlar var… Bu durumu savunanlar, örtbas edenler, işin aslını anlatmayanlar var, sorulara cevap vermeyenler var! Türkiye bu işin neresindeydi, neresinde olacak bu işin?
*
Yeterince düşünmeden fikir sahibi olan kafalar, ırkçılık ile milliyetçilik arasındaki farkı anlamadan ümmetçilik hatırına milliyetçiliği ayaklar altına alanlara kanarak Arabın veya işbirlikçisi milletlerin ırkçı emellerine hizmetçi ediyor milletimizi…. Görüntüye, söylentiye kanmak yerine işin aslını, soruların cevabını arayanlara selam ve dua ile…