Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Polonya’dan Selamlar

Eski dünyada bir SSCB vardı, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği! Kapitalist ekonomi düzenine karşı sosyalist ekonomi düzenini dünyaya yaymaya çalışıyordu. Sonrasında komünizm gelecekti. Başlangıçta idealist fikirlerle yol almış olsalar da zamanla, ikna etmeyi hedefledikleri insanı ve fıtratı dikkate almaları, doğru anlamaları gerektiğini unuttular, belki de ihmal ettiler ve ikna yerine baskı, korku ve silah ile yayılma yoluna girdiler.

*

Özellikle 2. Dünya Savaşında sonra, Almanya’yı ABD ile paylaşan SSCB, doğu Avrupa ülkeleri üzerinde kurduğu hakimiyeti silah gücüne de güvenerek gittikçe katılaşan bir şekilde artırdı. Öyle ki, egemenliği altına aldığı halkların fikir farklılıklarından güç üretmek yerine, farklı sesleri, muhalif olanları sürgünlerde öldüren, kendini dünyadan izole ederek içine kapanan ve kendi kendine propaganda yöntemleri ile ayakta kalmaya çalışan bir düzene dönüştü SSCB’de sosyalizm.

*

SSCB bu yanlışı ile ördüğü duvarın için hapis kaldı taa ki Berlin duvarı yıkılana kadar! Tarihte iz bırakarak, Berlin duvarını yıkan hak arama dalgasının başladığı Gdansk şehrindeyim bu hafta. Baskı, hapis, sürgün ve ölümle korkutan SSCB düzenine karşı koymaya çalışırken ezilen bazı halklar şikayet edecek kadar bile cesaretleri kalmamışken, esareti kader zannetmeye başlayacakken Polonya’da Gdansk tersanesi işçileri haklarını aramak için, bir sendika kurmuşlar 1980 yılında. Sendikanın ilk başkanı da daha sonra Polonya Cumhurbaşkanı olan Leh Walesa. Bu adı ilk duyduğumda orta okula yeni başlamıştım.

*

Polonya devletinin her makamını ve her atamayı despotça kontrol eden SSCB destekli hükümetin isteği dışında kurulabilen ilk kurum olarak Polonya’nın yakın tarihinde önemli bir dönemeç olmuş Gdansk tersanesi ve Leh Walesa’nın başkan seçilmesi.

*

Tersane işçilerinin, baskıcı Sovyet yönetimine karşı dayanışma eylemleri ile başlayan hak arama dalgası on yıldan kısa bir sürede Berlin duvarını yıkacak, SSCB düzenini parçalayacak bir etki yapmış.

*

Özellikle dikkatimi çeken şey ise, baskıcı bir rejime karşı bağımsızlık hareketine öncülük etmek üzere kurulan bu tersane sendikasını adını DAYANIŞMA koymasıdır!.

*

Çünkü, dayanışma toplumun da yaşamın da direğidir! Dayanışma millet olmanın direğidir.

*

Emperyalist devletlerin, av olarak hedefe aldıkları ülkelerde önce halkar arasındaki birliği bozmaya çalışmaları tesadüf değildir. Emperyalistler hedefe koydukları milleti oluşturan halklar arasındaki arasındaki dayanışmayı yok etmeye çalışırlar önce.

*

Dayanışma küçük ama büyük anlamlar taşıyan sözcüklerden birisi. Sanki sihirli bir sözcüktür dayanışma.

*

Namaz dinin direğidir sözünü her duyduğumda bunu hatırlarım. Namazın temelinde duran dayanışmayı Müslümanlara unutturanların kim olduklarını merak ederim hep. Kimdir, namazı manasını unutturup, sadece şekle dönüştürenler? Dinizimi İslamı şekillere boğan ve dinin manasını anlamayan, anlatmayan taklidi iman ile yaşamayı İslam zannedenler kimdir peki?

*

Namazın dayanışma manasını yok edip namazın şekli üzerinden, Hamburabi kanunları ile İslam şeriatı arasındaki farkı anlamadan şekilci bir şeriat düzeni isteyenelerin çoğalması da tesadüf değil sanki. Kime yarıyor bunlar? Şeriat ister görüntüsünde, emperyalist projelere hizmet edenlere karşı işin aslını anlamaya çalışanlara selam ve dua ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi