Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Lozan

Tavukların eşelendiği gibi birileri tarihi eşeleyip, deşip duruyor. Tarih deşilecek bir yer değil ki, tarih gelecek nesiller için dersler barındıran bir hazine.. Tarihten ders almak isteyenler tarihi deşelemez, cevher arayan madenci gibi titiz ve saygılı olur.

*

Deşenlerin derdi başkadır, bunlar kendilerini yemleyen düşmana, tarihte zarar veren kahramanları gömecek çukurlar açmak için deşinirler. Ammaaa, tarih öyle bir yerdir ki, içinde ilahi adaleti de barındırır… Ve düşman beslemesi sahte tarihçileri er ya da geç kendi kazdıkları çukura düşürür.

*

O halde bunlara kananlar düşünsün değil mi? Tabi düşünmeye zamanları kalırsa!.

*

Bu tür tarihçiler, aslında “tarihi içeriden çarpıtan” yalancılardır yani kısaca TİÇ diyorum ben onlara. Bu tiçler tarihi ders almak için değil intikam almak için çarpıtan düşmanın maşası olarak çalışırlar.

*

Tarihimizde başarılarımız olduğu kadar başarısızlıklarımızın da olmasına rağmen bu tiçlerin bir türü başarısızlıklarımızı, kayıplarımızı görmezden gelerek sadece başarılar, zaferler üzerinden övünmeler ile halkın sevgisini kazanmaya çalışırlar.

*

Bu tiçlerin diğer türü ise tarihteki başarısızlıklarımızı çarpıtarak ve abartarak anlatarak, bazı başarılarımızı zaferlerimizi gölgelemek, milletimizin kendine güvenini sarsmak için çalışırlar.

*

Bu tiçlerin her iki türü de aynı amaca hizmet ederler; kendi tarihine küsen milletin kendi tarihini yalan zannederken düşman yalanlarını tarih diye yutmasını sağlamaya çalışırlar.

*

Örneğin, Ege Adaları Lozan’da verilmiştir, kaybedilmiştir demek doğrudur. Bu bilgi üzerinden Lozan Antlaşmasını yapanları kötülemeye, karalamaya, milletin gözünden düşürmeye çalışırlar yemin etseler başları ağrımaz!.

*

Ancak tarihimiz üzerinde eşelenen tiçlere kanmayan ve insan olma seviyesini yükseltmek için aklını kullanma seviyesinde ilerlemeye çalışan vatandaşlarımız, biraz sorgular, işin aslını arar … Ve görür ki;

*

Evet, Egedeki 12 Adamız Lozan’da kaybedilmiştir… Ancak bu adaların verildiği Lozan Antlaşması, Lozan şehrinin Uşi semtinde 1912 yılında Osmanlı ile İtalya arasında imzalanmıştır. Osmanlı, Trablusgarp savaşı sonrasında İtalyanlarla barış yapmak ve yeni çıkan Balkan savaşına yoğunlaşmak için 12 adaları vermeyi kabul etmiştir.

*

1923 yılında Kuva-i Milliye ile işgalci devletler arasında antlaşma da Lozan’da yapılınca, 1912 tarhili anlaşmanın bizdeki adı UŞİ (Ouchy) Antlaşması olarak değiştirilmiştir ancak İtalyanca adı ise “Trattato di Losanna” olarak kalmıştır. Düşman beslemesi sahte tarihçiler, bunu Lozan Antlaşması olarak tercüme ederler ve bu antlaşmadan 11 yıl sonra yapılan Lozan Antlaşması ile karıştırırlar. Aklını baş-beyin seviyesinde kullanmayı öğrenen vatandaşlarımız bu karışklığın bir yanlışlık değil, alçakça bir çarpıtma ve haince bir kandırma olduğunu anlayacaktır..

*

Samimiyetle tarihten ders almak isteyenlerden şu beklenir; Osmanlı’nın 1912 yılında yaptığı Lozan antlaşmasında 12 Adalar İtalyanlara verildi ama Kuva-i Milliyecilerin 1923 yılında yaptığı Lozan antlaşmasında bu adalar geri alınamadı. Evet suçlayabiliriz, Kuva-i Milliyeciler İsmet Paşa başkanlığında 1923 yılında yapılan Lozan Antlaşmasında, 1912 yılındaki Lozan antlaşmasında Osmanlının verdiği Ege Adalarını geri alamamıştır...

*

İşte burada asıl konu şu olarak ortay açıkar; Adaları kaybetme başarısızlığını görmezden gelerek adaları alamama başarısızlığını bu kadar abartmak bu milletin insanına yakışır mı? Acaba kimler bizden gibi görünüp bize düşman yalanlarını tarih diye yutturmaya çalışır?

*

Tarihten ders almak ve tarihimize layık olmak duası ile Allah’ın selamı görüntüye, söylentiye kanmayıp, işin aslını anlamaya çalışanlar üzerine olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi