
Muhammed Mustafa Çetinkaya
İstanbul Sallandı, Korku Büyüdü
İstanbul, Marmara Denizi'nde Silivri açıklarında meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki depremle adeta kabusu yaşadı.
Sarsıntının şiddetiyle yürekler ağza gelirken, akıllara tek bir soru takıldı: Beklenen büyük İstanbul depremi mi geldi?
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'nın (AFAD) verileri, bu korkunun ne denli haklı olduğunu gözler önüne seriyor.
Depremin ardından kaydedilen 266 artçı sarsıntı, hala tetikte olmamız gerektiğini acı bir şekilde hatırlatıyor. Büyüklükleri 0 ile 5 arasında değişen bu sarsıntılar, İstanbul ve çevre illerde yaşayan vatandaşların korku dolu geceler geçirmesine neden oldu. Kimileri evlerine girmeye çekinerek geceyi dışarıda geçirdi.
Bu korkunun en büyük sebebi ise ne yazık ki depreme hazırlıksız yakalanmamız. Yıllardır beklenen Marmara depremi için yeterli önlemi almamış olmamız, bu tür sarsıntılarda paniğe kapılmamıza ve çaresiz hissetmemize yol açıyor.
Asrın felaketi olarak nitelendirilen Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremin üzerinden aylar geçmiş olmasına rağmen, hala aynı hazırlıksızlık ve bilinçsizlik içinde olmamız düşündürücü. O depremlerin acı bilançosu hafızalarımızda tazeyken, neden hala ders çıkarmadığımızı sorgulamamız gerekiyor.
Deprem, coğrafyamızın bir gerçeği. Bu doğal afeti engelleyemeyiz belki ama onun yıkıcı etkilerini en aza indirmek bizim elimizde. Birey olarak alacağımız basit önlemlerden başlayarak, binaların depreme dayanıklılığının artırılmasına kadar pek çok adım atabiliriz.
Ailece deprem çantası hazırlamak, güvenli toplanma alanlarını öğrenmek, binalarımızın deprem testlerini yaptırmak gibi adımlar hayati önem taşıyor.
Unutmamalıyız ki, bilinçlenmek ve hazırlıklı olmak sadece kendimizi değil, sevdiklerimizi ve yaşadığımız şehri de korumak anlamına geliyor.
Aksi takdirde, doğal bir afet olan deprem, bizim hazırlıksızlığımız ve umursamazlığımız yüzünden doğal olmayan bir felakete dönüşecektir.
İstanbul'un ve İstanbulluların daha fazla korku dolu gece yaşamaması için şimdi harekete geçme zamanı. Bu sarsıntı, hepimiz için bir uyanış çağrısı olmalı. Artık erteleyecek vaktimiz yok.