Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Güney Kore’de Eğitim ve Kalkınma

Güney Kore’ye seyahatimde, zihnimde oluşan birçok soruya yanıt bulmuştum. Kore, komünist ve kapitalist blok arasındaki çekişmenin etkisi ile 1948 yılında resmen Güney ve Kuzey olarak bölünmüş… SSCB ile Çin’in desteğini alan Kuzey, 1950 yılında Güney’i işgale kalkışmış. Sonradan Türkiye’nin katıldığı NATO yardımı ile Güney işgalden kurtulmuş.

*

Güney Kore, rahmetli babamdan dinlediğim Kore şehidi büyük amcamız Astsubay Necati Sandıkçı hikayeleri ile girdi hayatıma. Daha sonra iktisat fakültesinde okuduğumuz dönemde Japonya’nın ardından yakaladığı hızlı gelişme ivmesi ile dikkatimi çekmeye devam etti. Güney Kore, 1960 yılında kişi başına düşen 80 dolarlık gelir ile neredeyse beşte birimiz seviyesinde fakir. Ancak günümüzde bizden neredeyse 3 kat daha zengin. Bu kalkınma hızına Güney Kore mucizesi deniyor. Hem sanayileşme hem de ihracata dayalı kalkınma yöntemi ile Türkiye’nin kalkınmasında model alabileceği bir ülke.
*

Güney Kore de bizim gibi askeri darbe tecrübesi yaşamış. 1961 yılında yönetime el koyan General Park-Chung Hee bir diktatör sanayi, teknoloji ve altyapı yatırımlarını destekleyerek, fabrikalar kurarak Güney Kore mucizesinin tohumlarını atmış. Bu tohumları besleyen en önemli güç ise “darbeci” Generalin çocukları bilime, fenne ve mesleki eğitime yönlendiren politikaları olmuş. Bir de ihracattan kazanılan her kuruş dövizi, sanayinin geliştirilmesi için makine ve hammadde ithalatında kullanmak gerektiğini, lüks ve tüketim mallarına döviz ödemenin vatan hainliği olduğu bilincini öğreten eğitim politikası.

*

General Park’ın uçuk bulunan hedefleri için uygulamaya koyduğu politikalar 1974-79 yılları arasında sonuç vermeye başlamış. Hayal gibi görünen kişi başına 1000 dolar gelir hedefine öngörülen 1980 yılından önce ulaşılmış. Günümüzde 30 bin ABD doları civarında. İhracat artışındaki başarı daha da hızlı, 1970’lerin başında 1.5 milyar dolar civarında ihracat yapan Güney Kore 1980’e gelmeden 15 milyar dolar sınırını aşmış... 2018 yılında 600 milyar doları aşan ihracatı ile dünya 5incisi ve 535 milyar dolarlık ithalatı ile dünya 8incisi olmuş.

*
Peki, böyle bir başarı nasıl sağlanmış? Bu başarının birçok yönü olmakla birlikte, başarıyı getiren tohum olarak Güney Kore çocuklarını bilime, fenne yönlendiren eğitim politikalarına dikkat çekmek istiyorum; Darbeci diktatör(!) General Park, sanayi hamlesi için ihtiyaç duyacağı beyin gücünün matematik ve fen bilen gençlerde olduğunu görerek ilk ve orta öğretimde bu derslerin artırılmasını emrediyor. Matematik ve fen bilimlerini öğrenen çocuklar üniversiteye devam ederken, öğrenemeyen çocukları kısa yoldan sanayinin ihtiyaç duyduğu insan gücü olarak değerlendiriyor. Çok değil, 2 nesil sonra Güney Koreliler fasoncu olarak çalıştıkları yabancı sermayeli fabrikalarda, mühendis ve yönetici olmaya başlıyorlar. 2000’li yıllar başladığında ise iyi bir matematik ve fen eğitimi almış olan üniversite mezunu yeni nesil kendi teknolojisini üretebilir hale geliyor, dünya devleri ile rekabet edecek bilgi birikimi, öz güven ve cesaret seviyesine ulaşıyor.

*

Matematik deyip geçmeyin ve bu dersi dört işlem ile sınırlı tutmayın. Matematiğin önemini anlamak için “matematik bilmeyen toplumlarda adalet gelişmiyor” sözünü anlamaya çalışın. Matematik öğrenmenin adalet ile birlikte kalkınmaya etkisini anlamak isterseniz bazı ülkelerdeki çocukların matematik ve fen bilimlerindeki başarı oranlarına bir göz atalım: Singapur yüzde 40, Japonya yüzde 30, Güney Kore yüzde 28, Polonya yüzde 17, (OECD ortalaması yüzde 11,7), Türkiye yüzde 5,9…

*

Önümüzde böyle başarı örnekleri varken, 21. yüzyıl şartlarında rekabet edecek çocuklarımıza layık gördüğümüz eğitim sistemini gözden geçirmemiz gerekmez mi sizce? Gelecekteki rekabet aklını hafıza ile kullananlar ile aklını zeka ile kullananlar arasında olacak. Hangisi kazanır sizce? İşin aslını arayanlara selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi