Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Gündemi Düşünmek

28 yıldır köşe yazıyorum, yazılarımda bazen boşluğa düştüğüm oldu bazen tekrara. Tekrara düşüyorum çünkü Türkiye garip bir kısır döngünün içinde dönüp duruyor. Sorunlar aynı, tartışmalar sığ ve çözüm üretmekten uzak.

*

1995 yılında Türkiye’yi AB ile Gümrük Birliğine sokan siyasetçileri, biz çocukken oyunlarımızda kullandığımız sakızdan çıkan paralara benzetmiştim. Seçimle gelmelerine rağmen seçmeni temsil ve ifade etmeyen siyasetçiler vardı o zaman.

*

Yirmi yıl önce büyük umutlarla seçilen AKP ile bunca zamandan sonra önceki sorunlar tekrar ediyor gibi sanki… Bütçe açığı, dış borç, işsizlik, döviz kurları, enflasyon… Seçimle gelmelerine rağmen seçmeni temsil ve ifade etmeyen siyasetçiler yine aynı… Bu soruna tuz biber eken, bir de seçilmedikleri halde bakan seçilen siyasetçiler var şimdi. Daha zor bir durum…

*

2002 yılında atanmışlar seçilmişerin üzerinde olamaz diyen AKP yönetimi, iktidara gelince, seçilmişlerin üzerine atanmışları koydu iyi mi! Bu sorunu anlamak ve anlatmak için sizce hangi seviyede düşünmeli?

*

Yirmi yıl önce hükümeti destekleyen kitlesel medya yoktu, şimdi hükümetin kendi medyası var gibi… İşin aslını arayanlar zar zor fark edebiliyor gerçekleri. Öyle ki medyanın yaratmaya çalıştığı algı, çoğu durumda düşünme gücünü ve aklı bastırıyor sanki.

*

Yazılarımda boşluğa düşmemek için sıcak gündemi takip eden yazılar yazmayı bıraktım uzun süre önce. Çünkü, algı yönetimi çok hızlı gündem değiştiriyor ve aklı yerine algısı ile yaşayanlar, bu akımlara çok çabuk kapılıyor. İşin aslını unutuyor.

*

Bundan dolayı, gündemi düşünmek yerine sağlıklı düşünmenin yollarını düşünmeye başladım ben de. Bazı yazılarım bu yönde, örneğin; dinlediğiniz kişilerin sözlerine takılmayın, aklınızı kullanın ve sözlerin görünütünün arkasındaki gerçekleri anlamaya çalışın diyordum. Çünkü sorun sözlerde değil sorun kişilerin aklını kullanma seviyesinde. Bu seviye dört tane; Aklını bacak arası seviyesinde kulananlar / mide-bağırsak seviyesinde kullananlar / kalp-göğüs seviyesinde kullananlar ve aklını baş-beyin seviyesinde kullananlar.

*

İlk ikisi mahlukat olur, temel ihtiyaçlarının ötesini algılayamaz. Düşüncesi de temel ihtiyaçları ile sınırlıdır. Üçüncü seviye beşer olur. İnsan beşer, bazen şaşar bazen düşer sözü burada başlar. Bunlar temel ihtiyaçları yanında çevresindeki yaşam hakkında da düşünebilir. Ancak eyleme geçemez. Çünkü bunlar zeka yerine duyguları ve hafızası ile düşünürler. Görebildiği kadarını, kısmen algılar. Bu ilk üç seviyenin düşüncesi sonuç üretmez, güdülmeye ihtiyaç duyar. Kolayca kandırılırlar.

*

Dördüncü seviyede baş-beyin seviyesinde düşnenler insan olur ancak bu seviyede insan olmak en az iki kademelidir. Birinci kademede kendi ihtiyaçları yanında çevresinin, başkalarının ihtiyaçlarını da düşünür. Başkalarının sorunlarını anlamaya ve çözmeye çalışır. Kalbi yerine beyni ile düşünmeyi öğrenmiştir.

*

İkinci kademeye çıkınca insan, düşünce üzerinde düşünmeye başlar, sadece görüneni deği bütünü algılamaya çalışır. İnsan olma yolcuğunda en ayırt edici özellik budur. Bunlar başındaki beyni, hafıza yerine zeka ile kullanmaya başlar. Sorgular ve kolayca kanmak yerine işin aslını arar.

*

Düşünce üzerinde düşünmek de neymiş diyenlere, şu örnekleri vereyim önce, detaylar sonraki bir yazımıza inşallah. Örneğin, “keşke düşman kazansaydı şunu yapardı şunu yapmazdı” diyenlere, “düşman kazandığı ülkelerde neler yapmış, birlikte bakalım mı? Neyi niçin yapmış niçin yapmamış, gel işin aslını birlikte arayalım” demeden kanmışsan düşünce üzerinde düşünme seviyesine çıkamamışsın demektir.

*

Bir de “domuz eti yiyenler eşini kıskanmazmış, ama koyun eti yiyenler öyle değilmiş” diyenler vardır. Bu sözleri duyunca, koyun eşini kıskanıyor muymuş? Sorusunu soramadıysan düşünce üzerinde düşünemiyorsun demektir. Bir koyun sürüsünde kaç koç olur ve bu koçlar koyunları nasıl paylaşır? Diye sormadıysan düşünce üzerinde düşünme seviyesine çıkamamışsın demektir.

*

Daha da üzücü olanı domuz eti yedikleri halde müslüman mintanı ile gezenlerce kandırılmışsın demektir. Selam ve dua, kanarak zan ile hareket etmek yerine işin aslını arayarak, idrak ile hareket edenlere…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi