Yılmaz Sandıkcı
Evlenme Yaşı
Hep duyarız hep söyleriz “çok laf yalansız olmaz” diye. Deriz de üzerinde ne kadar düşünürüz bu sözün? Yoksa laf olsun torba dolsun diye mi konuşuruz?
*
Defalarca gittiğim çeşitli Arap ülkelerinde ve umre ziyaretim sırasında Arap dostlarım ile yaptığım sohbetlerden bir kesit aktaracağım ancak önce şunları ifade etmek istiyorum;
*
Herşeyden önce “çok laf yalansız olabilir” bence. Konuştuğu konuda bilgi sahibi birisi, bilgi sınırları içinde saatlerce konuşsa da yalana gerek duymaz. Ancak bilmeyen kişi biliyormuş gibi yaparak konuşuyorsa bilgisi yetmemeye başlayınca ya yalana ya da sövmeye başlayacaktır.
*
Sosyal medyada konuşanları dinliyorum bazen. Sorunlar, çözüm önerileri, yorumlar havada uçuşuyor. Bilen bilmeyen herkes konuşuyor, konuşsunlar! Ancak bilmeyenler bilenlerden öğreniyor mu? Ya da yanlış bilenler doğru bilenleri dinliyor mu? Yanlışlarlar mutlu olup doğrlara cephe alanlar mı var aramızda? Soru da sorun da budur bence…
*
Milletimizin zekasına güveniyorum ancak bazılarımız akıl yerine algı ile düşününce, beynini zeka yerine hafıza ile kullanmak zorunda kalınca ancak dinledikleri, duydukları, ezberledikleri sözleri sorgulamadan, mantık filtresinde süzmeden doğru kabul ediyor ve tekrar ederek konuşuyor. Bu tiplerin çoğunun imanı da şekil ve taklit ile sınırlı kalıyor maalesef. Akılsız iman denilen türden yani.
*
Bunlar arasında kandıkları yalanları gerçek gibi anlatanlar da var. Eğer bunları dinleyenler de ezik zekalılardan ise Allah muhafaza milletimizin akıl, fikir, düşünme kalitesi iyice düşüyor. Cehaleti ile övünecek kadar zıvanadan çıkıyor bazıları. Bu seviyeden sonra ahlak da kalmıyor zaten. Çünkü, ahlak seviyesi aklını kullanma seviyesine bağlı ve bunlar, hurafeyi, israiliyatı, geleneği, töreyi din diye anlatanlara kanıyorlar! Daha kötüsü kandıkları yalanları gerçek gibi yayıyorlar.
*
Defalarca gittiğim onca Arap ülkesinde ve umre ziyaretim sırasında Arap dostlarımız ile yaptığımız sohbetlerden bir kesit aktarayım şimdi; Arap cahiliye döneminde kız çocuklarını ölüme terk eden, diri diri çölün kumlarına gömen beşerin aklını kullanma seviyesini bilmeyenler, böyle bir cehalet ve vahşetin ürünü olan geleneği sırf Arapça anlatılıyor diye dinin bir parçası zannediyorlar. Bu yanlışı sarıklı, cübbeli, sakallı birileri anlatınca da ezik zekalılar dinimizde böyle bir şey varmış zannediyor… O dönemin şartlarında kendilerinden güçlü ve azgın çöl kabilelerine karşı kız çocuklarını, dolayısı ile kendi varlıklarını koruyacak güce sahip olmayan ancak kızlarını canlı canlı kuma gömecek kadar zıvanadan çıkmayan bazı babalar, küçük kızlarını, güvendikleri büyük kabilerere götürüp teslim ederlermiş. O güçlü aile, sülale veya kabile resisleri de emanet edilen kız çocuklarını alır büyütür, oğluna yeğenine uygun olan bir çocuğa gelin edermiş… Aralarında kendisine gelin eden alçak, vahşiler de çıkmış olabilir tabi…
*
İnce çizgi de burada ortaya çıkıyor işte, aklını zeka ile kullanmak yerine hafıza ile kullanan düşüncesiz tipler, böyle bir cahiliye Arap geleneğini küçük kız çocuklarını yetişkin adamlarla evlendirmek caizmiş(!) gibi anlayıp, anlatmışlar! Bunlara kanarak uygulamaya kalkanlar bile olmuş.
*
Daha kötüsü Kuran’da nikah yaşı konusunda bilgi yok diye, bu ahlaksızlığa hadis ile sünnet ile kılıf uydurmaya bile çalışanlar bile olmuş. Peygamber (sav) efendimize bile iftira atmışlar. Bu iftirayı hoca kılığında savunanlar bile var iyi mi? Hayvanların ble koklayıp, henüz olgunluk çağına gelmemiş dişi yavruya dokunmadığını düşünürseniz, bunlar kim, ne tür insan? diye sormaz mısınız Allah aşkına!
*
Nisa suresi 6. ayette geçen “evlilik çağına gelinceye kadar yetimleri deneyin; eğer onların yeterli fikrî olgunluk düzeyine eriştiklerini tespit ederseniz hemen mallarını kendilerine verin…“ ifadesi bir çocuğa hakkı olan mirası vermek için "malını idare edecek olgunluğa ulaşması" gerektiği anlamına gelmez mi? Yani 6, 9 veya 12 yaşında kız oğlan fark etmez bir çocuğa, kendisine miras kalan malı yöneteceğine güvenilmeyen ve teslim edilmeyen bir yaşta, "fikren ve bedenen" aile kurma sorumluluğu yüklenebilir mi?
*
Sevgili peygamber efendimizin vefatınan sonra ortaya çıkan Yahudi imamlar boş durmamış maalesef, günümüze kadar gelmişler. Bugünden sonra da Müslümanlar uyansın artık. Müslümanı Müslümana kırdırma oyunları son bulsun! Kur’an-ı Kerim tercüme komisyonuna ilim adamları yanında bilim adamları da alınsın!
*
Allah Kuran’da “…ancak aklını kullananlar Kuran’dan öğüt alırlar…” diyor! Kanarak ve taklit ederek akılsız iman etmek yerine, akıl ile anlayarak iman edenlere selam ve dua ile…