"Sığamadık yeryüzü sofrasına.
Kibir denizinde boğulmuşuz da haberimiz yok.
Değirmenimiz susmuş, unumuz bitmiş, fırınlarımız da kararmış, kalplerimiz gibi..."
Kibir, insanlığın en eski ve en yıkıcı duygularından biridir.
Kendini yüceltme ve başkalarını aşağılama arzusu ile beslenen bu duygu, adeta görünmez prangalar gibi ruhumuzu esir alır.
Kibirli bir insan, kusurlarını görmezden gelir, başarılarını abartır ve her zaman haklı olduğunu düşünür. Bu durum, kibirli kişinin çevresiyle olan ilişkilerini zedeler ve onu yalnızlığa iter.
Kibirli bir insan, her şeyi bildiğini zanneder ve yeni bilgiler edinmeye açık değildir. Bu durum, kişisel ve mesleki gelişiminin önünde engel oluşturur.
Kibir, empatiyi öldürür. Bu durum, kibirli kişinin bencil ve duyarsız olarak algılanmasına neden olur.
Kibir, ilişkileri yıkar. Kibirli bir insan, sürekli eleştirir ve yargılar. Bu durum, etrafındaki insanları rahatsız eder ve ilişkileri zedeler.
Kibirden kurtulmak için öncelikle kibirli olduğumuzu kabul etmemiz gerekir. Kendimizi objektif bir şekilde değerlendirmeli ve hatalarımızı görmeliyiz.
Alçakgönüllü olmayı öğrenmeliyiz. Başkalarına karşı saygılı olmalıyız. Herkesin farklı olduğunu ve kendi bakış açısına sahip olduğunu unutmamalıyız.
Kibir bir zayıflık değil, bir hastalıktır. Bu hastalığı yenmek için elimizden geleni yapmalı ve kendimizi geliştirmeye açık olmalıyız.