‘Edep Ya Hu’

Akıl dışında insanlara verilmiş en önemli özelliklerden biri de haya duygusudur. Haya, çekinmek ve utanmak demektir. Namusu muhafaza etmek ve haysiyetini korumaktır. Haya, kişinin her hususta haddini bilip, onu aşmamasıdır. Utanmanın olmadığı toplumlarda her türlü kötülüğün, ahlaksızlığın arttığı, düzeninin ve yetişmekte olan neslin bozulmaya başladığı görülür. Çünkü insan; utandığı için kötü davranışlardan vazgeçer. Utanmayan insandan ise her türlü davranış beklenir. Yapmayacağı kötülük kalmaz. Bu sebeple insanının ekmek, su gibi utanmaya da ihtiyacı vardır. Çocuklarımıza utanma gibi değerler aileleri tarafından hassasiyetle verilmelidir. Okullarda her yıl eğitim-öğretim yılı olarak ifade edilir. Zira okullarda sadece öğretim yapılmaz. Bunun yanı sıra eğitimde verilir. Eğitimin içinde bu gibi değerler de yer almaktadır. Hatta Osmanlı döneminde eğitim-öğretimin yapıldığı dönemin dergahlarının, medreselerinin kapısında kocaman bir levha olur, üzerinde ‘Edep Ya Hu’ yazardı. Hangi seviyede hangi derste olunursa olunsun her dersin vazgeçilmez ilk maddesi ‘edep’ olurdu. ‘Edep Ya Hu’ deyimi aslında Allah’ım edep, utanma duygusu ver, demektir. Bir kimsenin ahlak dışı konuşması karşısında ‘Edep Ya Hu’ deyimi kullanılarak konuşmalarına çeki düzen vermesi hatırlatılır. Ayrıca kötü bir davranışta bulunan kişiye de ‘Edep Ya Hu’ deyimi ile karşılık verilerek utanması gerektiği hatırlatılmaktadır. Günümüzdeki maalesef edep parmağa takılan yüzüklerde yazan bir hat yazısı olmaya başladı. Kimileri için edep gönülde değil, dilde artık… Oysa Hz. Mevlana’nın dediği gibi, “Güzellik Mevlâ’nın lütfudur, nurunun yansımasıdır; edep ise kişinin gönül aynasıdır”

* * *

Peki insandan utanmayan, kendinden utanır mı ? Vicdanı varsa utanır. Vicdan yoksa enkaz altındaki canları, onların yakınlarının acılarını hiçe sayarak altın dedektörü satışlarını patlatır, kiraları iki katına çıkarır, yağmalar, hırsızlıklar başlar, deprem bölgesinde olup zarar görmemesine rağmen devletin, milletin sağladığı avantajları kullanıp beş yıldızlı otellerde tatil yapar, sahipsiz araçlara yaptırdığı anahtarlarla veya çekicilerle bu araçları kendisinin gibi çevre şehirlerde satmaya çalışır. Enkaz ihaleleri kapma yarışlarına girişir. Olmayan ucuz konteynerlere depozito alıp dolandırıcılık yapar… Her gün bunun gibi onlarca iğrençlik duyuyoruz. Sonra az demir, kötü beton kullanıldığından kolonlar çatladı. Çatlayan sadece kolonlar mı? Aramızdaki ar damarı çatlamış insanlara yazıklar olsun demekten başka maalesef çare yok… Yıkılan binaların sorumlularından ziyade bu gibi edepsizlikler yüzünden tutuklananların sayısının şu an daha çok olması bize birçok şeyi anlatıyor. Biz ne ara bu hale düştük, neden bu kadar kötü olduk? Veya kötü olan biz miyiz yoksa gönlümüzü açtıklarımız mı?

* * *

Sözlerimi Mehmet Akif’in ‘Hakkın Sesleri’ şiirinden bir mısra ile bitireyim.

Göster, Allah’ım, bu millet kurtulur, tek mu’cize:

Bir “utanmak hissi” ver gâib hazînenden bize!

Rabbim herkese utanılmayacak işler yapmayı nasip etsin. Sağlıcakla kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Halil Öz Arşivi