Kısır Döngü

Yillardır öğretmenlikte uzmanlık, başöğretmenlik kavramlarını ve bunlarin etrafinda şekillenen anlaşmazlıkları ve tartışmaları sosyal medyadan takip etmekteyiz. Konuyu bilmeyenler için hemen birkaç cümle ile açıklayayım. 2004 yılında öğretmenlere 'uzman' ve 'başöğretmen' unvanı verilebilmesi için ilk kez kanun değişikliği yapılmasıyla başladı süreç.... Sonra 2006 yılında her yıl yapilması vaat edilen sınav ilk kez yapıldı. Belli kıdeme sahip olan ve sınava başvuru yapıp başarılı olan öğretmenlerimiz bu unvanlari ve beraberinde getirilen mali hakları aldılar. Eğitimdeki tüm paydaşlarin öğretmenlikte de diğer mesleklerdeki gibi kıdeme odaklı görevde yükselme, tazminat vs taleplerine kulak verilmedi. Lakin yine de tüm itirazlara rağmen buraya kadar belki her şey makul görünüyordu. Günümüze kadarki bu süreçte makul olmayan en önemli şey bu kanunun Anayasa Mahkemesince bazı maddelerinin iptali ve kanunun yeniden düzenlenmemesi ve sınavın 2022 yılına kadar tekrar hiç yapılmamasıydı. Yine aynı serzenişler, tartışmalar... Yine iş başındaki tecrübenin sesine kulak verilmeden hazırlanan bir kanun...16 yıl sonra bir kez daha yapılan bir sınav... Yine iptal edilen bir kanun ve yapılmasına yine ara verilen bir sınav... Yine belki onlarca yıl daha bekleyecek mağdur edilmiş bir eğitim camiasi... Elbette sorumluluğu üstlenen veya öğretmenlerin özlük haklarını savunan kimse yoktu ortalikta... Herkes topu birbirine atmaya devam etti... ir şeyin en başta çokça ve hararetle tartışılması aslında eksik ve yanlış olan noktalarının fazla olduğunun göstergesiydi. Günümüz ekonomik şartlarında çoğu kimsenin ünvanı düşündüğü de yoktu aslında...Zira eğitimciler şu soracağım basit sorunun cevabını kendi içsel dünyalarında çoktan vermişlerdi. Bir sinavla uzman olmak mıdır, yoksa o işte yıllarca tecrübe edinerek uzman olmak mıdır doğru olan? sorusu aslında bize de aradığımız o basit cevabı hemen verecektir. X Oysa asil gaye kanunlardan, müfredatlardan öte öğretmenlik mesleğinin itibarini artırmak için neler yapmalıyız olmalıydı. Bir işi iyi yapmak o işi sevmekle başlardi.Elbette sadece o işi sevmekte yetmezdi. O işin tüm birleşenlerini sevmek gerekirdi. Acaba şu an kaçtane öğretmen gerçekten ilk günkü istekle ve sevgiyle yapiyor işini... İşini gerçekten iyi yapanlar nasıl, ne kadar destekleniyor !!? Ve neden mutsuz öğretmenler... Böylesi birçok sorunla sahipsizce çalışan öğretmenler mutlu bir nesil yetiştirebilir mi ? Bu şartlarda Don Kişotlar gibi ne kadar mücadele azmine sahip kalınabilir? Tüm bu sorular eşliğinde MillîEğitim Bakanlığinca, internet sitesi üzerinden bir hafta süresince görüş bildirilebilecek tüm öğretim kademelerindeki zorunlu derslere ait "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" yeni bir müfredat taslağı, "https://gorusoneri.meb.gov.tr" adresinden yine, yeniden kamuoyunun görüşüne sunuldu. Belki söyleyeceklerimiz bu sefer kayda alınır, alınmasa da biz üstümüze düşen kısmını yaptık diyebilmek adına bir göz gezdirmenizi, fikirlerinizi esirgememenizi rica ederim. X Dizinin birinde bir karakteri canlandıran rahmetli Rasim Öztekin'in sözleriyle, üzüntüile gülümseme arasında bir noktada bitireyim yazımı... “'Düşündükçe sinirleniyorum,sinirlendikçe düşünüyorum, kısır döngüye giriyorum. Devamli bir kisir döngüdurumundayim...” Sağlicakla kalin...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Halil Öz Arşivi