Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Çocuklarımız ve Üniversite!

Sınava giren çocuklar ve aileleri eğitim sistemi ile derinden yüzleşiyor şu günlerde. Heyecan dorukta. Çocuk deyip geçmeyin. Yarın, göz açıp kapayana kadar gelecek ve ülkemizi onlar yönetecek. Tabiki aldıkları eğitim kalitesinde!

*
Hal böyle olunca çocuklarımızı göz bebeğimiz değerinde görmeliyiz değil mi? Aynı İngilizlerin yaptığı gibi… Çocuklarımızın eğitim-öğretim kalitesini düşürecek herşeyden sakınmalıyız değil mi!? Peki nasıl?

*
Son üniversite sınavı verilerine göre şöyle genel bir özet yapmak istiyorum izninizle;

2021 yılında üniversite sınavına (YKS) girmek için başvuran öğrenci sayısı  2 milyon 608 bin iken, bu yıl 2022 yılında başvuran öğrenci sayısı 3 milyon 243 bini aşmış. Ne büyük bir sayı değil mi. Geçen yıla göre sınava başvuran öğrenci sayısı yüzde 24 artmışken, üniversitelerin toplam kontenjanı sadece yüzde 2,2 artmış.

*

Kalabalık ile övünmek isteyenler için üniversitelerde okuyan öğrencimiz  8 milyonu aşmış durumda.  Dünyada bir çok ülkenin nüfusundan bile kalabalık bir genç nüfusumuz var! Müthiş bir güç, aynı elektrik gibi; Doğru yönlendirilse ışıtır, aydınlatır, ısıtır, uçurur ancak doğru yönlendirilmezse yakar, yıkar, gömer Allah korusun.

*

Sayılar bir yana, övünmek isteyen varsa nicelik ile değil nitelik ile övünmeli bence. Son üniversite sınavındaki başarı oranlarına bakalım övünmeden önce. TYT Türkçe sınavında 40 soruda ortalama net doğru cevap bu yıl 17,7 olmuş. Matematik sınavındaki 40 soruya verilen net doğru cevap sadece 6,9 olmuş. Ne anlatıyor sizce?

*

Üniversiteye girmeye çalışan çocuklarımız, sorulan Türkçe bilgisi sorularına ortalama yüzde 44 oranında doğru cevap verebilmiş. 10 üzerinden 4 buçuk bile değil. Gözbebeğimiz değerinde yetiştirmemiz gereken çocuklarımızın ülke ortalaması Türkçe bilgisinden sınıfta kalmanın eşiğinde… Bir de matematik bilgisine bakalım, başarı oranı yüzde 17! Yani 10 üzerinden 2 bile değil. Zayıf! Ülke genelinde orta öğretimden yüksek öğrenime geçen öğrenci ortalaması matematikten sınıfta kalıyor. Niçin?

*
Beyindeki hafıza becerisini ezber ile beslerken, zeka, sorgulama, araştırma, yorumlama becerisini boğan eğitim anlayışı yüzünden olabilir mi? Hafıza ile mi yapacağız yerli ve milli uçağımızı, yoksa zeka ile mi?
*
Bu acı tablonun sebeplerini anlamadan sonuçlar üzerinde konuşmayı doğru bulmuyorum. Etkili ve yetkili herkesi bu acıya neden olan sebepleri bulmaya ve ortadan kaldırmaya davet ediyorum.

*

Ülkemizde üniversite sayısı 200’ü geçmiş. 2006 yılına kadar 77 üniversitemiz varken, bu yıldan sonra üniversite sayısı hızla artmış. Sevindirici bir artış ancak bunlardan kaç tanesi evrensel üniversite formatına uygun eğitim veriyor, kaç tanesi medrese kafasında çalışıyor? Bu soruya cevap vermek isteyenlere bir ipucu vereyim; Üniversite ve medrese aradaki farkı anlamak için önce bilim ile ilim arasındaki farkı ortaya koymak gerekir… Bunun için de bilgi ile malumat arasınaki farkı iyi analiz etmemiz gerekiyor!

*

Bu arada, üniversiteye girişte baraj puan uygulamasının kaldırılmasını endişe verici. Yine de bazı bölümlere girebilmek için başarı sıralamasına alt sınır konulması yürekleri serinletiyor. Örneğin 3 milyon öğrenci arasında sadece ilk 50 bine girebilenler TIP Fakültesi tercih edebiliyor ancak.

*

Yani, tavrını, tipini veya uygulamasını beğenmediğimiz bir doktoru eleştirmeden önce onu anlamaya çalışmak için birkaç defa daha düşünmemiz gerektiğini anlatmıyor mu bu sınır? Bunu anlamak için ne daha yapmak gerekiyor? Anlamak için düşünenlere selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi