Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Çocuk, Siyaset ve Devlet

Geçen asırda imparatorluk çağı kapandı ve yerini ulus devletler aldı. Finale kalan son iki imparatorluk, Osmanlı İmparatorluğu ile İngiliz İmparatorluğu idi. Kimin kazandığı ortada, sonuç üzerinde konuşmaya gerek yok ama sebepler üzerinde konuşmaya değer. Sebepler arasında gözden kaçan birine değineceğim…

*

İngilizce öğrendiğim yıllarda dikkatimi çekmişti, daha sonra İngiltere’de yaşadığım sürede bu konularda gözlem yapma imkânım da oldu; İngilizcede “pupil” kelimesinin en bildiğimiz anlamı “göz bebeği”… Bir de “çocuk” demekmiş… Ancak “ilkokul çağındaki çocuk” demek, bizim “ana kuzusu” dediğimiz çağdaki çocuğa onlar “göz bebeği” diyor. Açıkçası bu anlamı öğrendiğimde etkilenmiştirm…

*

Ne var bunda demeyin? Burada, buraya sığmayacak kadar çok incelik var bence! Çocukların kişisel gelişimine verilen değerden tutun da çocukların eğitimine verilen öneme kadar o kadar çok şey var ki “göz bebeği” sözcüğünde…

*

Kendimize bakalım bir de, var mı bizde çocukları göz bebeği veya benzer değerde ifade eden bir sözcük? Ne dersiniz? Sevdiğimizde bile eşşek sıpası! Geçen asırda kapanan imparatorluk çağından günümüze sadece İngiliz imparatorluğunun kalmasında, İgilizlerin çocuklarına bakış açısında olabilir mi sizce?

*

Çocuklar söz konusu olduğunda “yaramaz” demeyi bırakarak başlayabiliriz mesela. Evet, çocuklar bazen sıkar, sinir eder kızdırır büyükleri, ancak sonuçta çocukturlar. Milletin, devletin geleceğidirler. Kızdığımız zaman çocuklara “yaramaz” diyerek geleceğe birer dinamit tohumu atmış oluyoruz gibime geliyor sanki…

*

Çünkü çocuklar yaramaz olamayacak kadar çocukturlar… Çok kızdığında “haylaz” diyebilirsiniz, “afacan” diyebilirsiniz ancak yaramaz asla demeyiniz çocuklarınıza.

*

Çünkü hiçbir çocuk yaramaz olacak kadar büyük değildir.

*

Bir de şöyle bakın, Allah’ın cennetten gönderdiği hediyelerdir çocuklar. Allah’ın bize emanetidirler. Bize emanet edilen çocuklara, geldikleri cennete tekrar girebilmelerini sağlayacak bir hayatı nasıl yaşayacaklarını öğretmek değil midir bizim görevimiz. En büyük sınavımız çocuklarımızdır. Bu zor sınavı nasıl kazanabiliriz?

*

Çocuklarımıza göz bebeğimiz gibi davranarak başlayabiliriz bence.

*

Çocuklarımızı kandırmak için dinimiz İslamı kullanarak sağdan yaklaşan münafıklara karşı kendilerini nasıl koruyabileceklerini öğreterek başlamalıyız belki de… Cennete girmek için aklı bir kenara koymanın, düşünmeyi bırakmanın gerektiğini söyleyenlerin, çocuklarımızı kişilik sahibi bireyler olmaktan uzaklaştıranların İslama değil, alsında İslam düşmanlarına hizmet ettiğini öğretmeliyiz. Cennete girmek için müslüman olmanın yeterli olmadığını, mümin olmaya çalışmanın, dürüst, güvenilir ve emin olunan birey olmanın ne kadar önemli olduğunu öğretmeliyiz.

*

Ve siyasetçiler, “artisine göre film” yapan Yeşilçamın nasıl da unutulup, yok olup gittiğini dikkate alarak “partisine göre çocuk” yetiştirme anlayışından vazgeçmelisiniz. Milletin çocuklarını, onların yaşayacağı geleceğe hazırlıklı olacak şekilde yetiştirmek gerektiğini anlamalısınız.

*

Adam yok ki diyenlere cevabı, çocuklarımızı takipçi değil lider adamlar olacak şekilde yetiştirerek verebilirsiniz… Osmanlı İmparatorluğunun batışını, akılcı öğretimi uygulayan devletlerin, ezberci eğitimi uygulayan devletleri yendiğini hatırlayarak beyni ezber ile doldurmak yerine beyni ezber ve zeka dengesi ile kullanmayı öğretecek bir eğitim sistemi kurarak başlayabilirsiniz…

*

Unutmayın, her millet çocuğuna verdiği değer kadar adam olur… Selam ve dua kanmak yerine anlamaya çalışanlara…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi