Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Bin Yıllık Devletimiz

Dünya tarihinde 623 yıllık ömrü ile kocaman bir iz bırakan, kurulduğu Anadolu’dan taşıp 3 kıtada, 17 milyon kilometre karelik bir coğrafyaya hükmeden, çağ açıp çağ kapayan Osmanlı Devleti, birilerinin aşk ile sarıldığı hikâyeler ile anlatılırken Osmanlının üzerine kurulduğu Anadolu’yu vatan yapan Selçuklu Devleti ise biraz gölgede bırakılıyor sanki.

*

Türk milletinin tarihini Osmanlı ile veya İslamlaşma ile kısıtlayarak anlatanlar, milletimizin tarih algısını bozduğu gibi millet anlayışımızın gelişmesini de engelliyorlar.

*

Bir ara Osmanlıyı geri getireceğiz sözleri ile milletimizi kandırırken, komşularımızla aramızı bozanları unutmak olmaz. Osmanlının gelmesini kim istemez ki? Gelsin tabi sorun yok. Sorun, hangi Osmanlıyı getireceklerinde!  Sorun, 6 yüzyılı aşan devasa bir devletin tarihini birkaç güzel hikâye ile anlatanlarda, bu hikâyelerden tarih anladığını zannedenlerde.

*

Osmanlı deyince kim gurur duymaz ki? Gurur duyulacak hikâyeleri anlatırken, ders alınacak yanlışları, kayıpları, hezimetleri anlatan hikâyeleri es geçen, anlatmayan ve anlamayanlarda sorun. Övgü dolu hikâyeleri dinlemekte değil sorun! Osmanlının tüm tarihi böyle övünülecek hikâyelerle dolu ise, koskoca Osmanlı niçin yıkıldı o halde? Diye soramayanlarda sorun. Soranlara cevap vermek yerine tarihi gerçeklerimizi çarpıtarak, düşman yalanlarını tarih diye anlatanlarda sorun ve bunlara kananlarda!

*

Tarihimizin ders alınacak yönlerini, işin aslını, acı gerçekleri anlatan tarihçiler takip edilmediği için meydan yalan yazan tarih utansın diyerek tarihimiz yerine düşman yalanlarını anlatan utanmaz sahte tarihçilere kalıyor. Bunlar takip ediliyor. Yalan, iftira ve dedikodu dolu tarih(!) masalları yayılıyor. Sahte tarihçilerin görevi kahramanlık hikâyeleri ile gaza getirdikleri milleti uyutmak değil mi? Onlardan gerçeği anlatması beklenir mi? Suç onlarda değil, onlara kananlarda!

*

Tarihimizi kısıtlı anlatanlara göre Anadolu bin yıl önce vatan oldu. Alparslan’ın elli bin kişilik ordusu ile kendinden üç kat büyük Bizans ordusunu yenmesi, en büyük kahramanlık hikâyemiz. Böyle bir zaferi iman gücüne bağlayan din kardeşlerimizden, Bizans ordusunda paralı askerlik yapan Türklerin, savaş sırasında kendileri ile aynı dili konuştuğunu fark ettikleri Selçuklu Türklerinin tarafına geçmesinin Malazgirt Zaferine etkisini anlatması beklenir mi? Tabi ki gizlemeliler. Zaferin din kardeşliğinden ziyade, dil kardeşliğine dayandığının ortaya çıkmasını isterler mi?

*

Selçuklu Devleti, Sünni - Şii ayrımı yapmayan örnek alınacak bir devlet yönetimi sergiledi! Kurduğu medreselerde fıkıh, hadis ilimleri yanında fen, astronomi, matematik, geometri, kozmografya gibi ilimler de öğretti. Öyle ki sanki bilek gücü yerine beyin gücüne geçilecek Yeni Dünya Düzenine hazırlık yapar gibiydi. Kendi bekası pahasına haçlı ordularına karşı İslam coğrafyasını korudu.

*

Selçuklu üzerine kurulan Osmanlı bunların çoğunu devam ettiremedi. Unuttu! Öyle ki, dil kardeşliği yerine din kardeşliği üzerine kurduğu sistemde, beyin gücüne doğru ilerleyen dünyayı anlayamadı, bilek gücü ile devam edebileceğini zannetti.

*

Tarihin en büyük toplarını yaparak İstanbul’u fetheden Osmanlı, Çanakkale boğazını korumak için Almanya’dan top satın almak zorunda kaldı. Kafaları karıştırma uzmanı sahte tarihçiler ise Çanakkale Zaferini, Seyit Onbaşı’nın o kadar ağır bir top mermisini kaldırmasına ve bunu da iman gücüne bağladılar. Ama o topun, o kadar ağır bir mermiyi o kadar uzaktaki hedefe isabet ettiren teknoloji gücünü görmemizi engellediler.

*

Tarihimizde ders almamız gereken olayları görmemizi engelleyenler, Dünya düzenindeki değişimi ve gelişimi anlayamayan Osmanlının yıkılmasından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne düşman olmamız için çalışmaya devam ediyorlar. Kandırılmayı bırakıp işin aslını arayanlara selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi