Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Almanya İşçi Arıyor

Burada ziyaretlerimiz bitti dönüş yolundayız. Ziyaret ettiğimiz firmalar arasında Türkler de vardı. Onlara da sorduk, sosyal medyada gördüğümüz “Almanya bitti, Almanya bizi kıskanıyor” gibi sözler için ne diyorlar bakın;

*

Kayseri’den gelmiş on yıl kadar önce iki bin Euro maaş alıyormuş Ekrem, sekiz yüz Euro kira ödüyormuş. Sabit giderleri de çıkınca bana bin Euro bile kalmıyor diyor. Bekar olduğum için dışarıdan yiyorum ve ayda iki yüz, üç yüz Euro ancak (Türk parası ile 4-5 bin TL) artırabiliyorum diyor.

*

Evli olan Elazığlı Ahmet söze karışıyor, bekar olduğun için senin maaşından fazla vergi alıyorlar, evli olsan aynı bürüt maaş ile eline daha fazla para geçer diyor. Tecrübe konuşuyor. Bir de çocuk parası filan alırsın daha iyi olur diyor. Ama o da şikayet ediyor, “eskiden daha rahattık, yaşam gittikçe zorlaşıyor” diyor.

*

Yaşam zorlaşıyor ama Almanya’nın sunduğu asgari standartlar bile Türkiye’ye dönmekten daha cazip diye de ekliyor Ahmet.

*

Otuz yıl önce Almanya’da benzer konularda konuşurken söylediğim bir sözümü hatırladım, Almanya’ya çalışmaya gelen Türkler burada çalıştıklarının yarısı kadarını Türkiye’de çalışsalar iki kat zengin olurlar diyorum. Haklısın ağabey ama Türkiye’de iş yok ki diyorlar.

*

İşçiler böyle konuşuyor, bir de patronlara kulak verdim. Patronun oğlu Mesut, henüz yirmi dokuz yaşında. Üniversite son sınıftayken, altı yıl önce babasının işinde çalışmaya başlamış. Babası işçi olarak geldiği Almanya’da 15 yıl kadar önce kendi işini kurmuş, şimdi kırk kadar eleman çalıştırıyor yanında. Hırvat, Sırp, Türk, Arap çok çeşitli milletlerden işçi var.

*

İşler nasıl diyorum, çok iyi diyor. Son yıllarda hiç bu kadar yoğun işimiz olmamıştı, siparişlere yetişemedik yeni makineler almak zorunda kaldık diyor. İşçi bulamıyoruz, uygun makinelerimizde çalışması için robot siparişi verdik diye ekliyor… Son iki yılda aldığı makineleri gösterdi, elli bin Euro ile üç yüz bin Euro (Türk parası ile bir milyon ile beş milyon) arasında değişen makineler.

*

15 yıl öncenin işçisi toplamda beş milyon Euro’yu (Türk parası ile doksan beş milyon TL) aşan makine ve kırk işçi çalıştıran bir fabrikanın sahibi olmuş. Tebrik ediyorum... Almanya’da sistem var, işini bilene sistemi anlayana devlet ve bankalar çok imkanlar sunuyor ağabey diyor Mesut. Almanya biter mi ağabey, geçen ay bakan açıkladı yurt dışından bir milyon iki yüz bin eleman alacakmış Almanya dedi... Alman ekonomisi işsizlik sorunu yaşamıyor, işçisizlik sorunu yaşıyor.

*

Almanya’yı Türkiye ile kıyaslayanlara da şaşırdığını söyledi Mesut. İşçi olanların bakış açışı ile iş sahibi olanların bakış açısı çok farklı tabi. Türkiye’ye tatile giden işçiler, sosyal medyada konuşurken sadece kendi dar çevrelerinde gördüklerini anlatıyorlar ve o gördüklerini de doğru yorumlayamıyorlar diyor.

*

İşte bu söze katılıyorum. Bizimkiler okumuyor, dinliyor ve dinledikleri sözlere kendi fikirlerini ekleyecek kadar düşünmüyorlar. Duyduklarını aktarıyorlar. Onları dinleyenler de aynısını yapıyor. Oysa insan olmanın tanımında “düşünce üzerinde düşünmek” vardır. Bunlarda yok! Çünkü yeterince okumayanlar yeterince düşünemiyorlar ve sağlıklı fikir üretemiyorlar. Daha önemlisi sağlıklı düşünmeyi bile bilmiyorlar. Anlayan için ne konuştukları değil hangi seviyede düşündükleri daha önemli. Anlamayanlar ise duyduklarına kanıyor, doğruluğunu sorgulamıyor ve gidip başkalarına aktarıyor.

*

Hayran olduğu kişiden ilgi görünce onu küçümsemeye, kendi seviyesine düşürmeye çalışan şizofreni sınırındaki sekonder narsisist gibi bazılarımız.

*

Seviye demişken, mide bağırsak seviyesinde düşünmek ile baş beyin seviyesinde düşünmek bir olur mu hiç? Ama mikrofonu bulunca mangalda kül bırakmayanlar, kendileri gibi olanları kolayca etkiliyorlar ve işin aslını anlamaya çalışanlar toz duman altında kalıyor. Kalmasın! Görüntüyü, söylentiyi değil işin aslını konuşalım artık! Stuttgart’tan selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi