Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Aklı Kullanma Seviyesi ve Ahla

Sosyal medya kişilerin kendini ifade etmesini kolaylaştırıyor. Sorunlar, çözüm önerileri, yorumlar havada uçuşuyor. Bilen bilmeyen herkes konuşuyor, konuşsun! Ancak bilmeyenler bilenlerden öğreniyor mu? Soru budur…

*

Sorun ise milletimizin aklını kullanma seviyesinde. Para nedir? sorusuna cevap verecek kadar bilgi sahibi olmayan kişiler ekonomist gibi konuşuyor. Konuşuyor ama biraz dinleyince henüz ekonomist ile tüccar arasındaki farkı bile anlayacak kadar düşünemediği anlaşılıyor. Eee, ne olacak bu milletin hali?

*

Konuşanlar ezberlediği bazı sözleri tekrar ediyor sadece, çünkü beyindeki düşünme becerisini kullanacak kadar bilgi sahibi değiller. Bunları biraz dinleyince aklını muhakeme için kullanacak kadar tecrübe ve zekaya da sahip olmadıkları anlaşılıyor..

*

Çok laf yalansız olmaz deyimi de burada anlamını buluyor. Çok laf yalansız olur elbette. Konuştuğu konuda bilgi sahibi birisi, bilgi sınırları içinde saatlerce konuşsa da yalana gerek duymaz. Ancak bilmeyen kişi biliyormuş gibi yaparak konuşuyorsa ya yalana ya da sövmeye başlayacaktır.

*

Zeka sorunumuz var demiyorum çünkü milletimizin zekasına güveniyorum ancak eğitim adı altında ezber ile hafızayı şişiren bir düzenden geçenler, hafızayı ezber ile şişiriken zekayı ihmal ederek, zekayı hafıza altında eziyorlar ve ezik zekalı oluyorlar. Bu ezik zekalılar aklını zeka yerine hafıza ile kullanmak zorunda kaldıkları için ancak dinledikleri, duydukları sözleri tekrar ederek konuşuyorlar. Çoğunun imanı da taklit. Akılsız iman denilen türden oluyor maalesef.

*

Bunlar arasında kandırkları yalanları gerçek gibi anlatanlar da var. Eğer bunları dinleyenler de ezik zekalılardansa Allah muhafaza, milletimizin akıl, fikir, düşünme kalitesi iyice düşüyor. Cehaleti ile övünecek kadar zıvanadan çıkıyor bazıları. Bu seviyeden sonra ahlak da kalmıyor zaten. Çünkü;

Bunlar, düşman yalanlarını tarih diye anlatanlara kanıyorlar!

Bunlar, hurafeyi, israiliyatı, geleneği, töreyi din diye anlatanlara kanıyorlar!

Daha kötüsü kandıkları yalanları gerçek gibi anlatıyorlar.

*

Örneğin, Arap cahiliye döneminde kız çocuklarını ölüme terk eden, diri diri çölün kumlarına gömen beşerin aklını kullanma seviyesini bilmeyenler, böyle bir cehalet ve vahşetin ürünü olan geleneği sırf Arapça anlatılıyor diye dinin bir parçası zannediyorlar. Bu yanlışı sarıklı ve sakallı birisi anlatınca ezik zekalılar dinimizde böyle bir şey varmış zannediyor ve hatta uygulamaya kalkıyor.

*

O dönemin şartlarında kendilerinden güçlü ve azgın çöl kabilelerine karşı kız çocuklarını koruyamayacak olan ancak onları canlı canlı kuma gömecek kadar zıvanadan çıkmayan bazı aileler, küçük kızlarını, güvendikleri büyük kabilerere götürüp teslim ederlermiş. O güçlü aile, sülale veya kabile resisleri de emanet edilen kız çocuklarını alır büyütür, oğluna yeğenine gelin yaparmış. Aralarında kendisine gelin yapan alçak, vahşiler de çıkmış olabilir tabi…

*

Aklını zeka ile kullanmak yerine hafıza ile kullanan düşüncesiz bazı tipler, böyle bir cahiliye Arap geleneğini küçük kız çocuklarını evlendirmek caizmiş(!) gibi anlayıp, anlatmış! Hatta uygulamaya kalkanlar bile olmuş. Daha kötüsü Kuran’da nikah yaşı konusunda bilgi yok diye, bu ahlaksızlığa hadis ile sünnet ile kılıf uydurmaya bile çalışmışlar. Peygamber (sav) efendimize bile iftira atmışlar.

*

Bakınız Allah ne diyor Nisa suresinde “Evlilik çağına gelinceye kadar yetimleri deneyin; eğer onların yeterli fikrî olgunluk düzeyine eriştiklerini tespit ederseniz hemen mallarını kendilerine verin…“

*

Şimdi bir çocuğun "malını idare edecek olgunluğa ulaşması" bir anlam ifade eder mi sizce? Yani 6 veya 12 yaşında kız oğlan fark etmez bir çocuğa ana-babasından kalan malı güvenip teslim edemiyorsak, "fikren ve bedenen" bir aile kurma sorumluluğunu yükleyebilir miyiz?

*
“Ancak aklını kullananlar Kuran’dan öğüt alırlar”… Kanarak ve taklit ile akılsız iman etmek yerine akıl ile anlayarak iman edenlere selam ve dua ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi