Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Ah Şu Batı

Yunanistan’dan müşteriler gelmiş, hoş gelmiş. Ne de güzel gelmiş pasaporta bile gerek kalmamış, sadece kimlik kartları ile gelmiş hepsi de çok sevinmiş! Atina’dan binmişler uçağa İstanbul’da inmişler sanki İstanbul’dan Konya’ya gelir gibi gelmişler, pasaportsuz!  Biz pasaportla bile gidemiyoruz, vize almak için bazen günlerce bazen haftalarca belkliyoruz. Hani bize vize uygulayana biz de vize koyuyorduk hemen? Ne oldu!?

*

Dışişleri bakanımız geçen hafta Norveç’e de aynı imtiyazı vermiş, Türkiye’ye pasaportsuz girebilme imtiyazı… Ama biz hala hem pasaport hem de vize ile gidebiliyoruz oralara. Hani bize vize uygulayana biz de vize koyuyorduk hemen? Ne oldu!?

*

Şu batılılar yok mu, Suriyeli mültecilere kötü davranıyorlar ama Ukraynalı mültecilere kucak açıyorlar. Tüh onların yüzüne! Vah vah. Bunu diyenler doğu batı ayrımını hala fark edemedikleri gibi, sağlıklı düşünmeyi bilmedikleri halde konuşuyorlar gibi geliyor bana.

*

Müslüman olarak “muhacir” sıfatı yükleyip kucak açtığımız Suriyeli veya Afgan ya da Iraklı mültecilerin Avrupalının gözünde yeri nedir? Değeri nedir? Sorguladınız mı hiç? Düşündünüz mü hiç? Düşünmediniz tabi… Belki de düşündünüz. Peki hangi seviyede düşündünüz? Düşündüyseniz bile ancak mide bağırsak seviyesi altında çalışan bir akıl ile düşünmüş olmalısınız ki böyle sözleri ederken düştüğünüz çelişkiyi fark etmiyorsunuz. Analiz yapmadan, düşüncene tarih eklemeden, yüzyıllardır süren mücadeleyi, din ve kültür farkını anlamadan, derinlikten uzak sığ bir düşünceyi, düşünmek mi zannediyorsunuz?

*

Ya strateji nerede? O da neymiş!? Satranç günahtır diyerek dinimize iftira edenlerin, aklımızla alay edenlerin sözlerine kanan aklınızla düşünürseniz işte böyle dipsiz çukurlara düşer, hem gereksiz yere öfkelenir hem de sonuç alamamanın öfkesi ile doğruyu söyleyenleri dinlemez, anlamaz, dışlarsınız ve ancak milleti ayırıp birbirinize düşersiniz. İşte bu yüzden diyorum bu kafayla olmaz!

*

Biraz derin bakmayı deneyelim mi?! Avrupalılar da zamanında birbirine düşmüştü ve bir gün geldi düşündüler, düştükleri yerden kalıp, birbirine düşmeyi bıraktılar ve doğudan gelen Türk tehlikesine karşı bir araya geldiler, ortak ordular kurdular. Adına Haçlı Ordusu dediler. Aslında bir nevi ümmet ordusu idi, Hz. İsa’nın ümmeti.

*

Avrupalının ümmet ordusunu kuranlar, önce Selçuklu zamanında sonra Osmanlı zamanında Türk milletinin ordusu ile baş edemeyince dağıldı ve millet millet ayrılarak, kaçıp yeni topraklar bulmak dahil birçok çaba ile mücadeleye devam etti. Kimisi aklını kullandı yeni teknolojiler geliştirdi, kimisi yeni topraklar buldu zenginleşti ve millet millet güçlenince tekrar birleşti, tekrar saldırdı. Geçen yüzyılın başında son Türk İmparatorluğunu yıktılar, parçaladılar, topraklarını paylaştılar. Bu paylaşıma direnen ve engelleyenlere düşmanlıklarını yeni yöntemler ile artırırken, teslim olanları ve işbirlikçileri desteklediler.

*

Sonuçta, dirense de teslim olsa da ayırmadılar ve düşman oldukları milletlerin kafasını karıştırmaya devam ettiler. Örneğin, kendileri ümmet anlayışından vazgeçip, milliyetçilik ile millet güçlendikten sonra tekrar güç birliği yapmış olmalarına rağmen, düşman belledikleri Türklere, Müslümanlara milliyetçiliği günah gibi öğreten sahte din adamlarını sahte tarihçileri beslediler.

*

Milliyetçilik gibi insani bir duygu ile ırkçılık gibi ilkel bir dürtüyü birbirine karıştırarak anlattılar. Bu yalanlara kananlar, kendi tarihlerine küserken hatta kendi milletlerine düşman olurken, düşman milletlerin ırkçı emellerine hizmetçi olduklarını bile anlamadılar. Hatta ümmet ordusu kuruyoruz dediler de ümmetimizden olan Arapların, Yunanistan ile ortak tatbikat yaptığını görünce ne yapacaklarını şaşırdılar ama belli etmek olmazdı tabi… Millet olmadan ümmet olunmayacağını kabul edemediler. İşte bu yüzden diyorum, bu kafayla olmaz!

*

Kendi kafalarına bakmak yerine hep başkalarını, hep batıyı suçlayanlar gelişemiyorlar ve anlayamıyorlar… Şimdi de suçladıkları batılılara imtiyaz veriyorlar. Vize deyip basite almayın, buzdağının görünen ucu bu sadece… İşin aslını anlayanlara selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi