Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Türkiye Kazansın

Eski Türkiye’de seçimlerden sonra koalisyon pazarlıkları olurdu, yeni Türkiye’de koalisyon pazarlıkları seçimlerden önce yapılıyor artık ve adına da ittifak deniyor. Herkesin gönlünde bir aslan yatsa da elimizdeki tek güç “bir oy” sadece. Bu durumda, hangi ittifak kazanırsa kazansın Türkiye kazansın demek düşüyor bize ve sonrasını bırakmak kalıyor adalete, yetkililere.

*

Türkiyenin kazanması, seçilenlerin başarısına bağlıdır! Bu başarı da seçenlerin tercihini, nitelikli doğru adaya yapmasına… Tercihin doğru olması ise “seçenin, seçtiğine hesap sorma hakkını güvence altına alan mekanizmanın ve seçilenin, seçene hesap verme sorumluluğunu yerine getirmesini sağlayan mekanizmanın çalışmasına” bağlıdır.

*

Herşeyin birbirine bağlı olduğu sosyal sistemlerin doğru ve başarılı çalışmasında gücün kaynağı insandır! Demokrasilerde de öyle, hareketi sağlayan güç, insanın yaptığı tercihten gelir. Birbirinden güç alan dişli çarklar ile dolu bir mekanizma gibidir demokrasi sistemi de… Dışarıdan çomak sokan olmazsa gayet iyi bir sistem olduğunu gösteren örnekleri vardır gelişmiş ülkelerde.

*

Gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkelerde ise demokrasi gibi birçok sosyal sistem sağlıklı işlemiyor. Bu sorunun güç kaynağı da yine insandır. Gelişme, gelişmeme sorunun altında yatan da yine tercih yapan iradenin gücüdür; Şekle, görüntüye, söylentiye, dedikoduya kanmak ile işin aslını arayıp anlamaya çalışmak arasında yapacağı tercih kişinin gelişip gelişmeme yönünü belirliyor. İşine gelirse yanlışa sarılan, işine gelmeyince doğruları bile inkar eden kişilerin toplum nüfusuna oranı, yönü belirliyor.

*

Burada aklıma şu soru geliyor, bazı ülkelerde insan gelişmediği için mi ülke gelişmiyor yoksa ülke gelişmediği için mi insanını geliştiremiyor?

*

Sorunun da çözümün de temelinde, beşer seviyesinden insan olma seviyesine giden yolculukta doğru yolu bulmak için gereken aklı kullanma becerisi yatıyor. Ve tabiki aklını kullanma seviyesi de önem kazanıyor. Aklını kullanmayı öğrenen beşer, yolculuğunu kolaylaştırmak için sistemler geliştiriyor. Sistemler ise tutarlı olmayı gerektiriyor. Aklı yerine duygusal algı ile karar veren beşer sistem kuramıyor. Çünkü duygularının esiri olan, rüzgarın estiği yöne göre eğilen beşer tutarlı olamıyor. Bu yüzden, duruma göre karar değiştiren, bazen ikiyüzlü bazen çifte standartlı, takım tutar gibi parti tutanlar takıntılı oluyorlar. Bunlar farklı fikir ve görüşlere açık olmadıkları, kendilerinden olanın suçuna kusuruna bile sahip çıkarken, kendilerinden olmayanın başarısını bile görmezden geldikleri için, hatta kendi menfaatlerini milletin menfaatleri üzerinde tuttukları için, böyle kişilerin çoğunlukta olduğu toplumlarda demokrasi gibi sistemler sağlıklı çalışmıyor, şekilde, sözde kalıyor.

*

Burada da aklıma şu soru geliyor, bazı ülkeler demokrasiyi doğru çalıştırdıkları için mi gelişiyorlar yoksa geliştikleri için mi demokrasiyi doğru çalıştırıyorlar?

*

Şimdi dönüp kendimize bakalım, yıllarca alnı secdeye giden adamın görüntüsüne kananlar, Müslüman gibi konuşanların sözlerine kananlar, belki istemeden hatta farkına bile varmadan hain bir darbe girişimine güç verip milletimizi tehlikeye atmışlar. 15 Temmuz ihanetinde ancak görebildik! Böylece, hain emellerine ulaşmak için din iman ile kandıranların, kandırma oyununa çomak sokan bir sistem olan laikliği dinsizlik gibi göstermeleri de tesadüf değilmiş demek ki? Laikliği dinsizlik gibi gösterenlerin de laikliği dinsizlik gibi uygulayanların da aynı düşmanın hizmetinde olduklarını anlamayacak mıyız?

*
Bizim için temel soru, karşı tarafı suçlarken kendi duruş açısını doğru kabul ettirmeye çalışan, iletişim ve işbirliği kültürü gelişmemiş, “tencere dibin kara seninki benden kara seviyesinde” siyaset yapan kavgacı adaylar arasından doğru olanı hangi niteliğe göre tercih edeceğiz? Samimi bir Müslümana ve erdemli bir insana yakışan kendi fikrini kabul ettirmek için karşı fikri karalamak değil kendi fikrini gerekçeli bir şekilde anlatmak olmadı değil midir?

*

Peki, seçimleri kimler, niçin bir kavga-dövüş ortamına çekmeye çalışıyor? Türkiye’nin geleceği sen-ben, siz-biz kavgasına kurban edilmemelidir… Seçimden sonra da aynı vatanda birlikte yaşayacağımız unutulmamalıdır. Kandıranlara yeni fırsatlar verilmemeli, kim kazanırsa kazansın Türkiye kazansın bilincinde bir seçim yapılmalıdır. Selam ve dua ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi