Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Siyaset Sanat Emek

Seçime 11 gün kala, önceki seçimlere ilişkin yazdıklarıma bir göz attım… 9 Mayıs 2013 günü; “…Son dönemde ülkemizin siyasi yapısı çok tartışmalı süreçlerden geçiyor. Kimisi, böyle giderse “Türkiye şahlanır” diyor, kimisi hayır “bunlar Türkiye’yi bölecekler” diyor… Türkiye’de siyasi bilinç yükseldi ancak seviye kahve sohbetinin üzerine çıkamıyor çünkü kullandığı oy ile milletin geleceğine yön veren seçmenin çoğunluğu hala “birey” olamadı, “bir rey” veya “bir oy” seviyesinde kaldı...” yazmıştım. Maalesef, 2023 yılında da değişen çok bişey yok sanki. Çünkü hükümet akla yatırım yapmadı. Tüm yaptıkları algı yönetimi, akla hitap eden yok!

*

Haziran 13, 2013 günü “Başkanlık sistemi” konusuna değindiğim yazımda da şunları demiştim; “… Sayın Erdoğan, bu ülkeyi gerçekten seviyorsanız; gönlünüzde yatan başkanlık sistemine geçmeden önce, lütfen siyaseti temizlemek, kalitesini artırmak üzere, kendisine, geçmişine güvenen “temiz” insanları siyasete çekecek bir düzenleme ile dokunulmazlıkları kaldırınız. Milletine değil de parti başkanına tabi olan vekiller ile bu ülke ne kadar gelişebilir? Ekonomide kötü paranın iyi parayı kovduğu gibi, “siyasette de kötü adamın iyi adamı kovmasına” izin vermeyiniz…”

*

Böyle bir iyileşme ve temizlik yönünde hiçbir adım atılmadı maalesef. Milletin vekillerini değil parti başkanlarının vekillerini seçmek için gideceğiz sandığa…

*

28 Mayıs 2015 tarihli yazımda ise dönemin başbakanı olan hemşehrimiz Ahmet Davutoğlu’na atıfla “…Konya evladına sahip çıkarken, evladımız gururumuza vesile olan başbakanlık makamını kaldırma siyaseti yürütüyor, kafalar karışıyor. Eğer başarılı olursa başbakanlık makamı feshedilecek. Konya neyi desteklemiş olacak?... Kuracakları başkanlık sistemini kendisi bizzat kaleme aldığını söylüyor. Türkiye’ye has bir şekil olacakmış...” demiştim… Şimdi ise o sistemi değiştirmek isteyen ittifakın içinde çalışıyor hemşehrimiz.. Nasıl bir çelişki!

*

Aynı yazımda, “…1994-96 yılları arasında başkanlık sistemi lehine çalışan bir siyasi oluşumda görev almıştım… (Başkanlık konusunda çok yazdım o zamanlar)… Dün Sayın Cumhurbaşkanımız bir TV kanalında bu çalışmaların gazetelerdeki yansımalarını gösteriyordu. Ancak devamını göstermedi, çünkü başkanlık kendi başına bir başkanın olması değil, milleti temsil edecek milletvekillerinin de nasıl seçileceğinin yeniden tasarlanmasını gerektiren kapsamlı bir çalışma gerektiriyor. Ayrıca Türkiye’nin bölünmesine kapı açması riski var… Birilerinin acelesi ne o zaman? Bir dönem daha sabredip, sistemi adamakıllı tanımlamak ve kurmak varken, palas pandıras başkanlık sistemi gibi hayati bir konuyu emrivaki şeklinde hayatımıza sokma çabası neden?... Mevcut milletvekili seçim sistemi ile başkanlık hiç de beklendiği gibi bir başarı getirmeyecek endişesi kaplıyor düşünen insanları. Ama düşünme gereği duymadan … aslını, özünü bilmedikleri başkanlık sistemini desteklemeleri buyrulan seçmenin endişe etmesine gerek yok. Çünkü birileri onlar için zaten düşünmüş, bu yeterli onlar için! Peki, vatan için yeterli mi bu?...” demiştim!

*

Geldiğimiz noktada endişelerimizde haklı olduğumuz ortaya çıkıyor çıkmasına da ne işe yarıyor kahve sohbeti seviyesini aşamayan uzmanların TVlerde milletin algısını, iradesini yanıltmaya çalıştığı şu ortamda?… Millet yine birey olarak değil bir rey olarak görülüyor ve fikrine, düşüncesine, görüşlerine değer verilmeyen seçmenin vereceği oylar ile milletin geleceği şekilleniyor… Nasıl bir şekil?

*

29 NİSAN “Dünya Dans Günü” olarak kutlanmış… Milletimiz ise müzik günah, dans haram diyenlerle uğraşıyor hala. Şöyle desek anlaşılır mı acaba? Müzik ritmdir,dans ahenk… İkisi birlikte, mahlukat seviyesinden insan olma seviyesine giden

beşer için bir mihenk… Müzikten başka herşeyi çalarken utanmayanlar, müzik, dans günahtır diyerek milleti kandırıyorlar… Kendi menfaatleri için bunlar, milleti Allah ile aldatıyorlar… Eğer bir günah arıyorsan, müzik ile fizik ayrımı yapmayanlara bak!... Anlamadığı şeyleri anlamak için anlama kapasitesini geliştirmeya çalışmak yerine, inkar eden ahmak, akıl sağlığın için doğada işin aslını ara, iman sağlığın için görüntüye, söylentiye kanmayı bırak, dinin manasını anlamaya bak..

*

Dün 1 MAYIS idi. 1889 yılından beri dünyada “İşçi ve Emekçiler Bayramı” olarak kutlanıyor. Bir işçi çocuğu olarak ben de kutluyorum. Ancak, işçi sendikalarının ücretleri artırma çabasını desteklerken, emeğin verimliliğini artırmayı kulak arkası etmesine razı olmuyorum… Çünkü, emek, üretimde başarılan verimlilik artışı kadar değerlenir ancak… Bunun dikkate alınmasını istiyorum.

*

Yaşama, tarafların çıkarlarına tek taraflı değil, tarafların oluşturduğu toplumun çıkarları açısından bütünsel bakılması gerektiğini savunuyorum. Seçime giden bireylere de bunu dikkate almalarını öneriyorum. Selam ve dua ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi