Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Şikago’dan Selam

ABD bu hafta 22 yıl önceki 11 Eylül saldırılarının acılarını andı. Bir yandan da Covid-19 sonrası yavaşlayan global ekonominin geleceği ve istikrarı bozan savaş bölgeleri gündemde. Hatta Covid 19 geri mi geliyor? endişesi de artıyor burada.

*

Rusya – Ukrayna savaşı sürerken, ABD Başkanı Mr Biden, Vietnam ziyaretinde “Çin’in hırsla büyümesine ve bölgedeki etkisinin artmasına karşı Vietnam’a daha fazla destek vereceklerini” açıkladı.

*

Açıkladı ama ABD’li yetkililer, başkanın konuşması bitmeden, basın toplantısını bitirdi. ABD başkanının sağlık durumu kötü görünüyor gerçekten. Hatta Mr Biden’in sağlık sorunları yüzünden görevden alınmasını tartışanlar bile var.

*

Mr Biden’in Vietnam’a destek açıklaması bana, batı blokunun Rusya’ya karşı Ukrayna’ya vereceklerini söyledikleri desteği hatırlattı. Sonuç ortada, Karadenizin kuzeyinde bir savaş sürüyor!

*

Diğer yandan, ABD ve Fransa’nın açıkça destek verdiği Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki gerginlik yeniden artıyor.. Ve bu sefer ki gerginlikte İran’ın Ermenistan lehine rol alacağını açıklaması da ayrıca manidar bir durum olarak dikkat çekiyor! Kenara yazalım… “Nasıl oluyor da oluyor?” diyesi geliyor insanın değil mi!

*

Birileri dünyayı savaşa mı itiyor? Birileri Türkiye’yi savaşa mı çekiyor? ABD battı, batıyor diyenler, bu işlere ne diyor? ABD batıyor diyenlere şunu demeden geçemeyeceğim; “ABD batırmadan batmaz!” siz kendinizi batmaktan kurtarmaya bakın!

*

Tüm bunlar olurken, biz ne yapacağız; tuzağa mı düşeceğiz, tuzağı mı bozacağız? Durumu, “silah satanlar barış istemez!” gibi ata sözleri ile mi geçiştireceğiz? Yoksa kapitalistler, yavaşlayan global ekonomide yeterince kâr edemedikleri için böyle şeyler yapıyorlar gibi komplo teorilerine mi kapılacağız?

*

Dünyadaki gelişmelerden rahatsız olan güçlerin, düzeni kendi istedikleri gibi yeniden kurmak için bir takım sarsıntılar çıkarağı belli. Biz böyle sarsıntılara karşı yapısal tedbirlerimizi aldık mı? Yoksa seçim meydanlarındaki sözlerde mi kaldık?.. Mesele tam da burada bence!

*

Başımıza bela gelince düşmanı suçlayarak başarabileceğimiz bir şey kalmadı artık! Çünkü, düşman düşmanlık etmek için vardır ve düşmanı düşmanlık ediyor diye suçlamak ahmaklıktır! Değil mi? Yapmamız gereken, düşmanın bize düşmanlık edecek fırsatı ve cesareti bulmasını önlemektir! Değil mi?

*

Peki bunu nasıl yapacağız? Seçim meydanlarında oylarımızı artırmak için “bulduk dediğimiz” gaz petrol neyi önler? “Yaptık dediğimiz” uçak, silah neyi engeller? Seçim propagandası sözle olurken, dışarıdaki savaş tehdidi sözden etkilenmiyor! Gerçeklerin ortaya çıkmasını istiyor… Görürse inanıyor, inanırsa duruyor!... Ya inanmazsa?!…

*

ABD, 11 Eylül 2001 terör saldırılarında ölen üç bin kişiyi andı. Yıkılan 2 gökdelen, hem ABD’nin hem kapitalizmin, hem de yapıldığı 1960-72 yıllarında gücün ve zenginliğin simgesi olan dünyanın en yüksek binaları idi. Terör saldırıları sonrasında ABD bu 2 gökdelene karşılık 2 ülke işgal etti. Irak ve Afganistan.

*

Afganistan, ABD’nin düşmanı SSCB’ye karşı desteklediği, beslediği ve savaştırdığı bir ülke idi. Irak ise ABD’nin düşmanı İran’a karşı desteklediği, beslediği ve savaştırdığı bir ülke idi. Ayrıca Irak, Ortadoğuda hem petrol kaynaklarından biri hem de İsrailin güvenliğinin bekçisi idi… Her iki ülkeyi de ABD’nin seçtirdiği kişiler yönetiyordu.

*

ABD 11 Eylül saldırılarını bahane ederek bu 2 ülkeyi de işgal etti. Günümüze geldiğinde ABD acaba aynı bahane ile üçüncü bir ülkeyi daha mı gözüne kestiriyor? diye sorası geliyor insanın.

*

Baksanıza bu iki ülkenin en çok zarar verdiği ülke Türkiye. Hadi Irak komşumuz, bir komşunun derdi diğerinin de başını ağrıtır diyelim ama taaa İran’ı aşarak ikibin kmden fazla yol aşıp Türkiye’ye gelen Afgan kaçakları kim açıklayacak?

*

Suriyeliler yanında, Afgan kaçakların sanki bir işgal gücü gibi Türkiye’ye doluşmasının sebebi ABD belli ama ABD’nin niyeti belli mi? Nedir, bilen var mı?

*

Görüntüye, söylentiye kanmak yerine işin aslını arayanlara, hakikati ortaya çıkarmaya çalışanlara Şikago’dan selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi