Yılmaz Sandıkcı
Sibirya’dan Selamlar
Türkiye yerel seçimlerle meşgul olurken, biz yine işimizin peşinde yollarda bir kere daha Rusya’dayız. Bu sefer kuzeye doğru Sibirya sınırına yakın, karın adam boyu yağdığı, havanın gündüz bile eksi yirmi-otuz derece soğuk olduğu bir yerlerdeyiz. Rızk neredeyse oradayız yani.
*
Kapitalist blokun koyduğu ambargo etkilerini hissettirse de Rusya duruma adapte olmuş durumda, çoğu batı markası restoran ve kafenin yerini hemen yerli markalar ile değiştirmişler. Cola bile yerli Rus bir markasına dönüşmüş artık. Dahası Çin malları eksiği dolduruyor.
*
Kapitalist dünya Rusya’ya ambargo koysa da aynı kapitalist kafanın daha fazla kâr amacı ile ucuz iş gücü hatırına yatırım yaptığı Çin, bu “sömürü düzeninden sağladığı gelişme” sayesinde Rusya’nın eksiklerini hızla karşılıyor. Özellikle sanayi makineleri ve otomobil piyasası Çin markalarının eline geçmiş gibi. ABD ve Avrupalı otomobil markalarının satış merkezleri ise hayalet gibiler, bazılarının markaları binalar üzerinde duruyor ama kendileri yoklar.
*
Türkiye ise batının müttefiki ve Rusya’nın komşusu olarak yine arada kalmış durumda.
*
İlginç değil mi, kapitalist kafa daha fazla kazanmak için ucuz ülkelere yatırım yapıyor, kendi ülkesindeki yatırımları ucuz ülkelere taşıyor, yatırımlarını taşırken ucuz ülkelere teknoloji transferi de yapıyor.
*
Kâr hırsı o kada gözünü boyuyor ki kapitalist kafanın, düşman olarak tanımladıkları ülkelere bile ucuz işgücü hatırına yatırım yapıyorlar. Bu ülkelerin yer altı ve yer üstü kaynaklarını ticaret yolu ile ülkelerine kolayca taşıyorlar. Ya da ucuz ülkelerde ürettirdikleri malları üçüncü ülkelere yüksek kârlar ile ihraç ederek paralarına para katıyorlar.
*
Ancak iş burada bitmiyor, ucuz ülkelere yaptıkları yatırımlar sayesinde, ucuz ülkenin vatandaşları iş buluyor, gelir sağlıyor, eğitimini atırıyor, tecrübe kazanıyor, birikim yapıyor...
*
Zaman içinde bu birikim ve tecrübe sayesinde kendi işini kuruyor ucuz ülke vatandaşları… Kendi işini kuranlar bir süre sonra “modern sömürgecilerinin” karşısına rakip olarak çıkıyorlar hem dünya çapında hem de kapitalist ülkelerin kendi pazarında.
*
Sadece ticarette rakip olmuyorlar, ucuz işgücü sayesinde kazadıkları parasal birikimin verdiği güç ile bölgelerinde “askeri” güce de dönüşüyorlar hatta Çin’in yaptığı gibi küresel güçlere kafa tutuyorlar.
*
İşte tam burada kapitalist kafanın eski komünist Sovyet korkusundan mı, mezhep farkında mı, yoksa Rusyanın büyük ve zengin toprakları hatırına mı her ne için ise uyguladığı politikaların karşısına bir denge gücü olarak çıkıyor Çin!
*
Şimdi sorum şudur, dün Çin’in ucuz iş gücünden elde ettiği kârı bugün Çin’i durdurmak için harcamak zorunda kalan kapitalist kafanı dostluğu ne kadar dostluk olur sizce?
*
Bir de kendimize bakalım, bu durumları anlayacak ve bu durumlara uygun politikaları geliştirecek kafaları getirebiliyor muyuz siyasete. Kafaları dünya gerçeklerine uygun şekilde yetiştirebiliyor muyuz sizce? Doğru kişileri seçebiliyor muyuz seçimlerde?
*
“Dostum demenin” değerini bilmeyen, ön görüsüzlük yüzünde dün tükürdüğünü bugün yalamayı savunabilen ve anlık duygular ile dostu düşmanı karıştırmanın sonuçlarından doğan faturayı halkına kesen kafa, küresel güçlerin oyununda ne verebilir halkına? Anlık değil stratejik düşünebilenlere selam ve dua ile…