Yılmaz Sandıkcı
Seçime Giderken
Geçmişimize bakınca milletimize karşı düzenlenen terör, darbe, kumpas, isyan ve suikastler kendilerini ya dinsizlik ile ya da dincilik ile tanımlayanların başının altından çıktığı dörülmüyor mu sizce de! Yani düşman hem dinsizlik maskesi takmış hem de dinci maskesi. Türke düşmanlıkta nasıl biraraya geliyor ikisi.
*
Kendilerini Ateist, Marksist-Leninist olarak tanımlayan asker sivil ayırmadan işledikleri cinayetler ile devletimize, milletimize zarar vermek için çalışan terör örgütleri. Bazen aydın görünen fikir adamları ile siyasetçiler arasına da sızabiliyorlar. Ateist, Marksist-Leninist oldukları halde kimseye zarar vermeyen, topluma yararlı olmaya çalışanları da var.
*
Kendilerini İslama adamış dinciler olarak tanımlayan asker sivil ayırmadan işledikleri cinayetler ile devletimize, milletimize zarar vermek için çalışan terör örgütleri. Bazen aydın görünen fikir adamları ile siyasetçiler arasına da sızabiliyorlar. Bunlar İslamcı sözler ile gönlümüze giriyorlar. Oradan zihnimize yol alıyorlar. Zihinleri işgal ettikten sonra ekonomiden sağlığa, eğitimden adalete devletimizin her kadrosuna sızabiliyorlar. Bunlar da kendilerini aydın fikir adamı veya vatansever siyasetçi gibi gösterebiliyorlar. Dinciler değil ama dindarlar arasında başkasına zarar vermeden, topluma yararlı olmaya çalışanlar da var.
*
Burada bir tespit yapalım, Müslüman olan hain olmaz ama hainler Müslüman kılığında aramıza karılıyorlar. Sorun İslam dininin öğrettiği güzel ahlak ile insanlara, topluma yararlı olmaya çalışanlar ile değildir! Ki, dini böyle güzel ahlak ve salih amel üzere yaşayanlara dindar deniyor. Bizim uyarımız dinciler için. Çünkü dindarlar, dincilerin yaptığı gibi din, iman ve vicdan işlerini menfaate ve ticarete alet etmezler.
*
Sorun, Allah’a ve dine teslim olmak yerine kendi mefaatlerini sürdürmek için din, iman duygularımızı, vicdanlarımızı suiistimal eden, inanmadıkları halde kendilerini Müslümanmış gibi gösteren, İslam dininin öğretilerini gösteriş ve pazarlama için kullanıp, dinin hükümlerini kendi yaşamlarına uygulamadıkları halde başkalarına dayatanlardır. Yani bunlar aslında “pirincin içindeki beyaz taş” gibidirler!
*
Böyle şekil müslümanı dincilerin, maskelerini düşüren, yalanlarını ortaya çıkaran Müslümanları yalancılıkla suçladıkları, mezhep veya cemaat farkı ile dışladıkları, kafir ilan ettikleri sıkça gördüğümüz şeylerdir. Bu sahte Müslümanlar, işin aslını arayan, dinin manasını anlayan ve anlatmaya çalışan gerçek Müslümanlar için katli vaciptir dedikleri bile olmuştur, hatta onların cenaze namazını kılmamakla tehdit edecek kadar azgınlaşan sözde hocalar da çıkmıştır bu dincilerin arasından. Tabi gerçek Müslümanlar da ellerinden gelse bu sahte Müslüman, sözde hocaların kıldıracağı cenaze namazı ile defnedilmek istemezler elbette.
*
Gerçek Müslümana yakışan, şunu anlamaktır: Kalplerde olanı ancak Allah bilir, tekfir eden müşrik olur, kafir olur... İnsanların imanı hakkında hüküm vermek bizim değil Allah’ın işidir!... Bunu anlamakta zorlananlara önerim şudur, Müslüman anlamadığı şeyi inkar etmek yerine anlamaya çalışmak için anlayış kapasitesini geliştirmelidir. Aynı şekilde Müslüman anlamadığı kişiyi reddetmek yerine anlamaya çalışmak için anlayış kapasitesini geliştirmelidir
*
“Şeytan bile müslüman mintanı giyiyordu” diyen Kazım Karabekir paşamızı anarak, kimin dinli kimin dinsiz olduğu üzerinde tartışmayı bırakıp, doğrulanmamış duyumlar ile birbirimize düşmek yerine, söylentilere, vaadlere ve görüntülere kanmayı bırakıp işin aslını aramaktır bize düşen.. Sebeplerini bilmediği konuların sonuçları üzerinden tartışmak ahmaklıktır bu yüzden olayların sebep sonuç bağını, sebebin de sebeplerini anlamaya çalışmak zihinlerdeki ve vicdanlardaki bulanıklığı ortadan kaldıracaktır.
*
Şekil Müslümanı, Allah ile aldatan dinciler, kendilerini çok iyi gizlerler ve her ortama uyarlar. Bazıları Araptan iyi Arapça konuşur, Türkten iyi Türkçe konuşur. Sarık, fes, takke, cüppe, türban, sakal ile Müslüman görüntüsü verirler, kıldıkları namazı, gittikleri haccı gözümüze sokarlar. Yerine göre Atatürkçü, Kemalist, laik, en kahramanından milliyetçi, yerine göre mücahit, şeriatçı görünürler.
*
Sorum şudur, hem dinsizi hem de dincisi ayrı ayrı hareket etmelerine hatta birbirine düşman görünmelerine rağmen Türke, Türklüğe, Türkiye Cumhuriyetine düşmanlık amacında nasıl birlikte hareket ediyorlar? Tarihte, İslamın kılıcı olduğu kadar kalkanı da olma şerefine ulaşmış bir millet olarak, İslam uğruna en çok şehidi veren Türk milletine karşı İslam dinini kullananlar kimler? Açık değil mi, Türk düşmanlığı aslında İslam düşmanlığıdır!
*
Dün “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözünden rahatsız olan sözde hocalar, bakınız şimdi “Türk demek Mülsüman demektir” diye kıvırmaya başladılar. Bir de İslam düşmanlığını gizlemeyen ABD ve onun gizli servisi CIA niçin mücahit yetiştiriyor? Bunu cevaplasalar! Türk olan, Müslüman olan bu hileleri hala anlamayacak mı? Anlayanlara selam ve dua ile…