Yılmaz Sandıkcı
Ramazan Ayı Hatırına
Selçuk Üniversitesinde ekonomi okudum. Uzmanlığım da çalışma alanım da tecrübem de 35 yıldır dış ticaret üzerine. İnsanı tanıyacak kadar yöneticilik ve yönetim danışmanlığı yapmışlığım da var. Son 22 yıldır çoğunlukla sanayi makineleri olmak üzere ihracat yapıyorum, ülkeme döviz kazandırıyorum.
*
Görevimi döviz kazandırmakla sınırlamıyorum, ülkemin ve milletimin imajına da katkı yapmaya çalışıyorum. Bazen kem gözlere parmak sokuyorum bazen kem sözleri kıvırıp geri iade ediyorum. Ancak o kadar çoklar ki, yeterli olmadığımı biliyorum. Yine de karınca misali görevime devam ediyorum. Tüm ihracatçıların da bunu yapmasını diliyorum.
*
Mesleğim gereği yüzlerce defa yurt dışına çıktım hala da devam ediyorum. Gidip gördüğüm 51 ülkede onlarca farklı milletten insanla tanışmış, konuşmuş, tartışmış ve sohbet etmişim… Anlamış, anlaşmış ve anlatmışım. Ülkeme döndüğümde, dışarıdaki kem gözlerin, dışarıdaki kem sözlerin içimizden birilerine ulaşıp bazılarını kandırabildiğini görerek üzülmüşüm.
*
İhracatını yaptığım makineler kul yapısı, sorun da yapar arıza da çıkarır. Ancak kandırmaz da kandırılmaz! Sorun çıkaran, arıza yapan makine tamir edilir, tekrar ayarlanır ve sorun giderilir! İyi de insan öyle mi?
*
Makineleri de insana benzetirim bi yönden çünkü onlar da bir sistem üzerine yaşarlar, çalışırlar! Hatta komple tesislerdeki makineler de aynı insan toplumları gibi birbiri ile iletişim içinde, bir hiyararşiyi ve silsileyi takip ederek çalışırlar. Bazıları üretim yapar, bazıları üreteni destekler. Bunu yaparken aralarında mekanik veya elektronik yöntemlerle bilgi alışverişi yaparlar. İşe duygularını ve yorumlarını karıştırmazlar. Kendi menfaatleri için yalan uydurmazlar. Yalan uyduranlara kanıp arızayı büyütmezler. Öyle ki bazı makineler aldığı bilginin doğruluğunu kontrol etmeden sonraki işleme başlamaz bile. İnsanlar öyle mi?
*
Değil! Allah yapısı olmasına rağmen yaratıcısının verdiği talimatı bile anlamadan yaşamakta ısrar eder bazıları. Duyu ve duygu ayarları bozulmuş olanların yorumları da yanlış olur ancak bunu fark edecek kadar düşünmez çoğu. Bu yüzden yanlış bilgi, yalan haber doğru olandan sekiz (8) kat daha hızlı yayılır insanlar arasında. Zamanla düşünce de bozulur bunlar yüzünden fikir ishaline tutulur çoğu ama konuşmaya hastalığı yaymaya devam eder. Toplum sanki bir yalan, yanlış lağımı içine düşer de pis kokuya alışanlar, alışmayanları dışlar. Toplum bozulur, üretim bozulur. Yaratıcısını tanımaya gayret ederken işin aslını ihmal eden, dinin manasını aramayan beşerin imanı bozulur, bunlar insan olma yolculuğunda kaybolur. Beşer olarak kalır!
*
Beşer dünyanın her yerinde aynıdır ancak Müslüman olanların farklı olması beklenir değil mi? Beklenir de beklentiler çoğunlukla niçin boşa çıkar diye kimse sorgulamaz. Çünkü, insan olduğunu zanneden beşer, fıtratı gereği kalabalığa uymak gibi bir maraz ile mazurdur! Bu konuda uyaran Allah’ı anlamadıkları için tutulduğu marazı bulaştırıp yayar beşer türü, insanoğlu. Üstelik bunu bile doğru sanar! Allah, Kuran’da “zannın çoğu günahtır, zan ile hareket etmeyin” diye net emirler verir. Yani farzdır bunlara uymak ancak buna rağmen çoğu kalabalığa uymaya devam eder uyanmak yerine. Çünkü beşerin çoğu kendisini eşref-i mahlukat olan insan zanneder bedavadan! “Mahlukatı insan yapan şeref nereden gelir?” diye sorgulamadan kendisini kolayca insan diye tanıtıverir.
*
Hepimiz öyle değil miyiz! En insan kendimiziz değil mi hem de en birincisinden! Peki nerede “aldığı haberi veya malumatı doğrulamadan başkasına anlatmak Müslümana yalan olarak yeter” diyen hadisi şerifi yaşamına uygulayanlar? Nerede “yalan ile iman aynı vicdanda barınmaz” diyen peygamber (sav) efendimizi anlamaya çalışanlar?
*
Müslüman olmak kolay ama esas olan mümin olmak değil mi İslam’a göre? Hani neredeler, peygamber efendimizi örnek alarak söylediği sözde ve yaptığı işte kendisinden emin olunan kişi olmak için gayret edenler. Ancak
- düşman yalanlarını tarih diye anlatanlara kananlar ve kandıkları bu yalanları yaymak için birbiri ile yarışanlar çoğalıyor.
- dininin manasını anlamak yerine şekle, görüntüye, söylentiye, rivayete kanarak Hamburabi kanunlarını veya peygamber soyunun katili Muaviye’nin siyaset oyunlarını Allah’ın şeriatıymış gibi anlatanlara kananlar ve kandıkları bu yalanları yaymak için birbiri ile yarışanlar çoğalıyor.
*
Müslüman olmak kolay ama ne kadar mümin yani ne kadar kendisinden emin olunan kişi olabildiniz buna da bakmak gerekmez mi Ramazan ayı hatırına bari! Peygamber efendimizin görünen özelliklerini örnek alır gibi yapıyorsunuz ya, O’na “Muhammed-ül emin” sıfatını kazandıran özellikleri örnek almıyornuz? Hiç düşünüyor musunuz ayete ve hadis-i şerife rağmen “kandığınız yalanları aslını aramadan başkalarına akratırken” aslında kime hizmet(!) ediyorsunuz? Hiç sorglamıyor musunuz? Şu mübarek Ramazan Ayı hatırına bari sorgulayın… Sorgulayın ki ibadetler ahlaka karaktere yansımaya başlasın.
*
Selam ve dua, görüntüyü, söylentiyi din diye yayanlara kanmak yerine, dinimizin manasını anlayarak iman ve ibadet edenlere.