Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Neyin Zaferi

Tarihimizde, bilek gücü ile kazandığımız zaferleri kutluyoruz ama günümüzde beyin gücü gerektiren savaşları kaybettiğimizi göremiyoruz. Hatta içimizden bazıları akıldan düşünceden o kadar uzak kalıyor ki, tarihteki zaferleri bile hakkı ile kutlamayı beceremiyor. Bunlar özellikle malumat ile bilgi arasındaki farkı anlamadıkları için ilim ile bilimi birbirinden ayıramayıp rasyonel düşünce yerine zan ile hareket ederek üniversite yerine medrese açma sevdasına kapılanlardan çıkıyor.

*

Ekonomi yönetiminde yapılan yanlışlar da bana bunu düşündürüyor hatta bu kadar yanlışlık yanlışlıkla yapılıyor olabilir mi? sorusunu düşürüyor aklıma.

*

Savaşlar artık geçmişteki gibi bilek gücü ile yapılmıyor, beyin gücü ile yapılıyor ve cephesi ekonomi meydanı! Her sıkıntıda suçladığımız dış güçler, dünyayı yöneten küresel sermaye sahipleridir. Ekonomi savaşının cephanesi de sermaye yönetimi değil midir? Evet, bu cephane sahipleri doğal olarak sermayenin en akışkan hali olan paranın meşrebine uygun hareket ederler. Bunların elindeki en önemli silah para ile yön verdikleri medya eşliğinde, menfaat uğruna vatanını, milletini satan kişilerdir.
*

Günümüzde bazı yazarlar, siyasetçiler küresel sermaye sahiplerinin paranın meşrebine uygun hareketlerini İslam düşmanlığı gibi gösteriyorlar ancak, küresel sermaye sahipleri arasındaki müslüman(!) zenginleri; müslüman para babalarını ve kralları görmezden geliyorlar. Faiz lobisi düşmanlığı edenlerin “faize karşı döviz caizdir” veya “bankaya karşı katılımcı finans kurumları caizdir” diye konuşan “vaiz lobisi” sayesinde paralarını küresel sermayenin gücüne eklediklerini göstermiyorlar? Yolun sonundaki uçurumu görünce de dövizi düşürmek için faiz artıran politikaları savunuyorlar.

*

Küresel sermaye, parasını zanna kapılan duygular ile değil bilimsel gerçekler ile düşünen rasyonel akıl ile yönetiyor ve bu rasyonel gerçekleri anlamayan ülkelere uğramıyor… Sermaye hiçbir ülkeye, gideyim de onları kalkındırayım diye gitmez. Kalkınmak isteyen ülke yerli sermaye imkânları yetmiyorsa, yabancı sermayenin kendisine gelmesi için gereken istikrarlı ortamı hazırlamalıdır ve gelen sermayenin güvenilir bir adalet ortamında kâr etmesini sağlarken kendisini de zenginleştirecek politikalar uygulamalıdır. Bu da rasyonel akıl ile başarılır, aksi halde sömürülür.

*

Ekonomi biliminin gerçekleri yanında bir de dinin doğruları vardır. Örneğin faiz!... Faiz, sadece bizde değil kitaplı tüm ilahî dinlerde yasaktır, haramdır! Dinlerde yasak olan faiz bilimde, ekonominin işlemesinde vazgeçilmez bir araçtır. Adına faiz dense de kâr payı dense de bu konudaki ince detayı anlayanlar çarkını döndürür… Görüntüyü idare etmek için konuşanlar değil ama konuyu işin aslını aramak için inceleyenler gerçeği anlayanlar, güçlerine güç katarlar...

*

Çark demişken, ikinci el makine ithalatına başladığım 1990 yılında, Almanya’dan mekanik harikası devasa bir makine getirmiştik. Makineyi, söküp dağıttık, aşınan parçaları yenileyip tekrar topluyoruz. Çelik dişililer arasında plastiğe benzer bir dişli çark gördüm. Çelik olmamasına anlam veremedim. Almanlar malzemeden çalacak değil, bir açıklaması olmalıydı. Mühendislerimize sorduğumda öğrendim ki, bu plastikimsi dişli çark, makinede bir sıkışma olursa, makinenin zarar görmemesi için sigorta görevi yapıyormuş. Sıkışma anında kolayca kırılıyor ve makine zarar görmeden çelik dişlilerdeki güç boşa çıkıyormuş, zayıf halka yani. Ancak o kadar zayıf ki, mekanik sistemin hareketini sağlayacak kadar da güçlü! O kadar zayıf ki, makinenin çalışması için gereken gücün aktarımına dayanacak kadar da sağlam.

*

Ekonomi içindeki faiz de böyle bir şey işte, faiz düşük olursa ve hükümet üretime dayalı yatırımı teşvik etmiyorsa sermaye başka ülkelere kaçıyor ve döviz yükseliyor… Faiz yüksek olursa sermaye geliyor ve döviz düşüyor ancak ülkenin kaynakları sömürülüyor. Bu hareket bir girdap gibi çalışıyor. Faiz yerine kâr payı desen de olur, fark etmiyor. Faize karşı olan bir hükümetin mevduata “döviz kuru garantisi” vermesi de aynı şey, işin aslını anlayanları hayrete düşürüyor… Sadece görüntü ve söylemler faklı, bilimin gerçeği, dinin doğrusu değişmiyor. Sadece birileri durumu görüntü ile kurtarıyor ve sorunları geleceğe erteliyor. Çünkü bilek gücü ile övünmek seviyesinden beyin gücü ile düşünmek seviyesine çıkamamışlar gibi sanki.

*

Böyle sorunları aşmak için cevap aramamız gereken asıl soru şudur; Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de haram kılınan ve Arapçası “riba” olan bir işlemi, Türkçeye niçin başka bir Arapça sözcük olan “faiz” ile tercüme ediyorlar? Diyanet bu konuya niçin bilimsel bir açıklık getirmiyor? Niçin “riba işleminin” Türkçe karşılığı olan sözcüğü ortaya koymuyor da faiz diye çevirerek ekonomi mekanizmasının çarklarına çomak sokuyor? Aslında kime hizmet(!) ettiğini hiç mi düşünmüyor?

*

"Faiz sebep, enflasyon sonuçtur" diyenler, sorunların sebeplerini anlamadıkları halde, sonuçlar üzerinden konuşanlar ile ekonomide "para nedir?" sorusuna tam ve yeterli bir cevap bulamadıkları halde faiz hakkında ahkâm kesenlerce kandırılmış kişilerdir. Ancak kandırılmış olmak bir mazeret değildir! Ekonomist olduğunu söyleyen kişiler de bir esnaf gibi, bir iş insanı gibi basiretli davranmak, düşünmek ve konuşmak zorundadır.

*

Bazı cevapları bulmak için “hakiki para” ile “hükmi para” arasındaki farkı anlamak gerekecektir. Anlayanlar “görevlerinden birisi fiyat ölçmek olan paranın da bir fiyatının olduğunu” görecektir inşallah. İşte o zaman, vaiz lobisinin faiz lobisinden daha tehlikeli ve zararlı olduğu ortaya çıkacaktır inşallah… Zan ile hareket etmek yerine işin aslını dinin manasını anlamak için uğraşanlar beyin gücü ile gelecek zaferlerimizi hazırlayacaktır. Selam ve dua ile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi