Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Moskova’dan Selamlar

Türkiye’de seçimler ikinci tura kalsa da dünyada işler beklemeden devam ediyor. Biz de yine işimizin peşinde yollardayız, bir kere daha Moskova’dayız.

*
Rusya pasaport kontrolünde öncesinden daha titiz davranıyor. Özellikle geliş amacı ile vizesi türünün uyumlu olmasına dikkat ediyorlar. Bir de pasaport kontrolünden sonra ülkeye girişte tüm çanta ve valizlerin kontrol edildiğini ilk defa görüyorum burada. Sözün özü, iş için gelecekseniz turist vizesi ile gelmeyin.

*

Türkiye’de seçim gündemi devam ediyor. Taraflar seçmeni etkilemek için tarihi de dini de olayları da saptırmaktan, çarpıtmaktan geri kalmıyor. 2023 seçimleri aslında işin aslını anlayanlar ile anlamak yerine kananlar arasında geçiyor. Dolayısı ile akıl yerine algıya hitap edenlerin kazanması şaşırtıcı olmaz.

*

Tarihin derinliklerinde kalmış gözden kaçan bazı detaylar günümüze ışık tutabilir aslında ancak akıl yerine ön yargılı algı ve ideolojik saplantılar işin aslını aramayı da zorlaştırıyor ve taraflar gerçeği anlamaya çalışmak yerine işine geleni doğru kabul ediyor, işine gelmeyeni inkar ediyor.

***

2023 SEÇİMİNE 1514 YILINDAN BAKALIM

Bakınız, 1514 yılında Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail arasında yapılan Çaldıran savaşına bir göz atalım; Tarihçiler bu savaşı iki Türk devleti arasında yapılan bir savaş olduğunda hemfikirdir. Hangisinin kazandığına takılmadan bakabilirsek, savaşın sonuçlarının zamana etkisini dikkate alnlar büyük resimde kaybedenin Türk milleti olduğu görecektir.

*

Küçük başka sebepleri olsa da iki Türk devleti arasında mezhep farkı yüzünden yapılan Çaldıran savaşı. Şah İsmail’in Anadolu'daki Şii Türkleri(*), Sünnî olan Osmanlı Hanedanına karşı kullanmaya kalkmasının sonucudur. Osmanlı gerek savaş öncesi tedbir olarak gerek savaştan sonra intikam olarak Şii mezbebinden oldukları gerekçesi ile Türklere karşı sert bir askeri harekat yürütmüş ve kaçabilen Şii Türkler bölgenin Kürt halkları arasına karışmıştır. Türk olduklarını gizlemek için susmuşlar, birkaç nesil sonra niçin sustuklarını da konuştukları dili de unutmuşlar, Kürtçe konuşmaya başlamışlar. Bu sebeple genetik köken çalışmalarında bazı bölgelerde Kürt olduğuna inanılan kişilerin, Türk kökenli çıkması şaşırtıcı olsa da tarihin derinliklerindeki bazı detaylar ve bilimsel çalışmalar şaşırtıcı gerçeği ortaya çıkarmaktadır.

*

Detayı gören bazı tarihçilerin tespitlerine göre 19. Yüzyılda Avrupa’da basılan ansiklopedilerde “Kürtler Turanî bir boydur” diye tanımlanırken, ansiklopedilerin sonraki baskılarında Kürt tanımı değiştirilmiş ve “Kürtler Farsî bir boydur” denilmiştir. Bu değişimin, önem kazanmaya başlayan petrolün bulunduğu Arap bölgelerini zaten kontrol altına alan Avrupanın, Osmanlı sınırlarında bulunan Kürt bölgelere göz dikmesi yüzünden olduğunu her tarihçi görememektedir. Buna ek olarak günümüzde, anıları veya hikayeleri tarih gibi anlatıtken düşman yalanları tarih diye yutturanları dinleyenlerin görmesi hiç mümkün değildir.

*

Petrolün geleceğini 150 yıl kadar önce gören sömürgeci Avrupa'nın petrole ulaşmak için Osmanlı üzerinde yaptığı parçalama planları, günümüz Türkiye’sine karşı da sürdürülmektedir. Önümüzdeki seçimlerinin muhtemel sonuçları üzerinden, iç savaş veya bölünme değerlendirmesi yapanların bu plana hizmet ettiği açıktır. Başkanlık Sistemini yanlış anlayan veya uygulamaya kalkışanlar da olabilir. Tedbir almak, tepki vermekten iyidir.

*

Basiret sahibi Türk de basiret sahibi Kürt de etnik köken üzerinden tartışmanın yarar sağlamayacağını bilir. İkisini birbirinden ayıracak sınır çoktan silinmiştir. Feraset sahibi Türk de feraset sahibi Kürt de bölüşmek için yapılacak her kavganın, kavgayı planlayan sömürgeci Avrupa ve işbirlikçisi devletlere yarayacağını da bilir.

*

Zira kavgada kazanan olmaz, belki tarafın birisi daha az kaybeder ama asıl kazanan kavgayı düzenleyenler ile izleyenler arasında olur. Bölüşmek için değil “paylaşmak” için yapılan kavga başkadır. Bu iki sözcük arasındaki farkı anlayacak seviyede aklını kullanların kavgası medeni bir tartışmaya, istişareye veya müşavereye dönüşecektir.

*

Geçmişte yapılan yanlışları düzeltemezsek bile devam ettirmek gerekmez, yanlışları bugünün şartlarında çözmek için medeni seviyede uzlaşmak, anlaşmak gerekir.

*

Feraset ve basiret sahibi kişiler birilerinin doğru gibi gösterdiği yanlışlar ile gaza gelmek yerine, aldığı bilgilerin gerçek olup olmadığını araştırmalı, işin aslını anlamaya çalışmalı zan ile hareket etmeyi bırakmalıdır. Moskova’dan selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi