Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Kültür; Kül Müdür Kor Mu?

Afrika kahvesini, dünyaya Türk Kahvesi olarak tanıtmış dedelerimiz ama torunlarının haberi yok. Yeni nesil, dünyanın neresinden geldiğini bilmedikleri, kafelere gidip Türk Kahvesinden başka kahveleri içmeyi tercih ediyor nedense! Aslında içtiklerinin çoğu kahve bile değil; Sütlü, şekerli, şuruplu, buzlu, karamelli, vanilyalı vs aromalar ile tatlandırılmış “kahveli” içecek hepsi de. Kahve değil, kahveli içecek!

*

Bizim gençliğimizde “acı kahvenin kırk yıl hatırı olur” denirdi, kahveli içeceklerin hatırı olur mu sizce? Bunları kahve niyetine içen çocuklarda hatır veya vefa gibi kavramlar da yeterince gelişiyor olabilir mi acaba? diye sormak geliyor içimden!

*

Ben de gidiyorum bazen o kafelere, çocuklarımla yaptığımız anlaşma gereği. Ortamı gözlüyorum, gençlerin içecek almak için bekledikleri kuyrukları izliyorum, fiyatlara bakıyorum, şaşırıp kalıyorum… Bizim için bir anlamı olmayan hatta muhtemelen sağlıksız, sentetik katkı maddeleri ile dolu “kahveli içecekler” bizim hakiki Türk Kahvesinin 5 - 6 katı fiyatlara satılıyor.

*

Bu kafelerde 40 yıllık hatır taşıyan Türk Kahvesinin “en ucuz” içecek olarak sunuluyor olması bir algı yönetimi mi acaba diye sorarak sohbet açıyorum çocuklarımla?

*

Mekânlar basit, kafe işte! Ama ardındaki kafa hiç de basit olmayan bir düşünceyi takip edermiş gibi uyguladığı fiyat politikası ile 40 yıllık hatırı olan Türk Kahvesini küçümseyip, ezerken, 40 dakikalık bile hatırı olmayan, üstelik sağlıksız “kahve kokulu” içeçekleri yüceltiyor. Ve bizim çocuklar, sizin çocuklar, hepsi birden o kafelerde kuyruklara giriyorlar, kahve bile olmayan kahveli içecekler için. Haberiniz var mı?

*

Çocukları suçlamayın hemen! Biz yaptık! Kültürümüz üzerine külü kendi ellerimiz ile biz serdik. Çocuklarımızı kahveden korkuttuk. Bir zamanlar uzak diyarlardan gelen kahvenin, gerek pahalı ve gerekse zor bulunur olması sebebi ile “kahve içen çocuk kararır” gibi kandırmacalar ile büyümedik mi hepimiz. Şimdi, kahve hem ucuzladı hem de bollaştı. Her yerde var artık. Ama biz o korkuyu hala atamadık, çoğumuz da çocuklarımıza aktardık! Peki, biz çocuklarımızın damak tadına hakiki kahveyi öğretseydik nasıl olurdu? Hiç düşündünüz mü? Bence çoğumuz düşünmedik!

*

Elin oğlu da geldi, kararma korkusu taşıyan acı kahveyi sevimli ve tatlı hale getirdi. Evde içemediği kahveyi hatta içince kararacağından korktuğu kahveyi ne yapsın çocuk? Elbette gittiği kafelerde sütlüsünden buzlusuna, farklı tatlarla sunulan kahveli içecekleri tercih edecek değil mi?

*

Uyguladığı fiyat politikası ile kahvemizi ezen kafeleri suçlamadan önce çocuklarına kendi kültürünün içeceği olan Türk Kahvesinin tadını öğretmeyen, bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı nasıl taşıdığını anlatmayan ana, babalar kendimize bakalım. Çocukları, gençleri, yeni nesli eleştirmeyi bırakalım. Çocuklarınızın kahve bile olmayan, bir yığın sağlıksız kimyasal aroma hatırına ancak içilebilen kahveli içecekleri tercih etmesini istemiyorsanız, hakiki kahvenin tadını ve kültürümüzdeki yerini öğretin. Yasakları, korkutmaları bir kenara bırakmayı da öğrenin bu arada ve çocuklarınıza işin aslını aramayı öğretin.

*

Yukarıdaki yazım bir anı benim için. Yıllar önce yazmıştım, şimdi İsrail’i protesto etmek için kafe basan çocukları görünce hatırlayıp arşivimden çıkardım…

*

Çocuklarımızı, İsrail’e karşı güya savaşmak(!) için kafe basmaya gönderen kafa, çocuklarımızın düşman silah ve finans gücüne karşı teknik ve teknoloji geliştirmelerini sağlayacak bilgilerin öğretildiği okulların çoğalmasını niçin istemez?

*

Lütfen söyler misiniz, çocuklarımızın öğrenme, anlama, sorgulama, muhakeme gibi becerileri ile kullanacakları zekâyı geliştirmek yerine ezber ile hafızayı besleyen okulların çoğalmasında niçin ısrar eder bu kafa?

*

Çocukları Türk kahvesinden korkutup sonra da gittiği kafeyi basan kafa aslında aynı kafadır biliyor musunuz? Bunlar aklını zekâ yerine hafıza ile kullandıkları için “kültürün kül mü yoksa kor mu” olduğunu sorgulamazlar bile. Bunlar sorgulamadan kandıkları yalanlar ile hem kültürümüze kül serer hem de o külde eşinmekle övünürler ama asla öğünmezler!

*

Oysa kültür, küller ile övünerek değil, koru canlı tutarak yaşatılır! Ki, korun bir parçası bile lazım olduğunda gereken ateşi yakabilsin. Aksi halde düşünme becerisi gelişmeyen kafalar en çok ihtiyacımız olan korları küllemekten başka bir şey yapamazlar… Selam olsun ateşini, küller içinden çıkarmayı bilenlere…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi