Yılmaz Sandıkcı
İti Öldürene Sürükletirler
Bugün şöyle anılara bir bakıp çıkacağım; Eski Cumhurbaşkanlarımızdan merhum Süleyman Demirel dün dündür, bugün bugündür sözüne uygun, iktidar olduğu dönemde özelleştirme konusunda bir anısını anlatmıştı: “Zamanında 5 çimento fabrikasının satışına karşı çıktık. Çünkü mevzuata göre yapılmıyordu. Davayı kazandık ve bu özelleştirme iptal edildi. Ancak daha sonra iktidar olduk ve aynı dosya önümüze geldi. Hala boşluklar vardı ve bu özelleştirmelerin yapılması gerekiyordu. Buna zamanında karşı çıkmıştık ama inisiyatif kullanıp imza atmak zorundaydık, onu da yaptık ve imzayı basıp, 5 çimento fabrikasını sattık” … Yani iti öldürene sürükletirler misalini yaşadık...
*
Bundan başka daha neler var? Köprüleri sattırmam diye tutturup, saf milletimizin oyunu almaya çalışan da o değil miydi? Telekom 24 milyar Amerikan Dolarına satılacak durumda iken, özelleştirme kararına itiraz edip Anayasa mahkemesinde bozduranları yaptığını hatırlayan var mı? Hem de demokrasi ve hukuk adına. Ama yok pahasına sattırdılar sonradan. Bu hataları yapanlar demokrasi adına yapıyor da faturayı ödeyen kim, buna kimse bakmıyor! Yapanın yanına kalıyor! Neden hesap sorulmuyor?
*
Hem yapamayacaksın, hem yapana yaptırmayacaksın, hem de dün söylediğinin bugün tersini söyleyeceksin ama yine de kalkıp meydanlarda konuşmaya yüzün olacak... Bu nasıl işi? Demokrasi bu mu? Değil elbette ama demokrasi adına hakkını aramayı bilmeyen bir millet bunu demokrasi sanıyor... Bir de tüm bunlar arasında demokrasi İslam’a terstir yalanının yayanlara kanıyor!
*
Siyasetçiler konuşacak elbette ama ideolojik dayatmalar için değil, büyük Türkiye için yapılması gerekenleri konuşmalılar değil mi?...
*
Bunu düşünecek seviyede siyasetçilerimiz olduğu zaman, yani devlet adamı kumaşı taşıyan siyasetçilerimiz olunca bürokrasi de yoluna girer ekonomi de, o zaman anayasa da yeter, kanunlarımız da...
*
Devlet adamı kumaşı taşıyan siyasetçilerimiz çoğalınca devlet vatandaşın önüne engeller koyan kabadayı değil, vatandaşı yönlendiren bir baba gibi davranmaya başlar.
*
Devlet adamı kumaşı taşıyan siyasetçilerimiz çoğalınca, siyasetin kalitesi artacak ve aynı şekilde demokrasinin tanımı da uygulaması da düzelecektir.
*
Tanımı uzatmaya gerek yok! Demokrasi, kamu malını yönetecek kişileri seçenlerin hesap sorma hakkını, kamu malını yönetmek için seçilenlerin hesap verme sorumluğunu güvence altına alan sistemin adıdır. Bunun neresi İslam’a karşıdır? Asıl soru, hesap vermek istemeyenler kimlerdir? Niçin hesap vermek istemiyorlar? Ve hesap vermemek için dinimizi niçin suiistimal ediyorlar? Sadece siyasetçiler değil bunu yapanlar.
*
Demokrasi İslam’a karşı diyerek milleti kandıranlar, uğruna evlat, baba, yeğen, kardeş hatta peygamber torunu katledilen saltanatı nasıl İslam’a uygun gösteriyorlar?
*
Yaptığı yanlışın, dün doğru diye inat ederek bugün yanlış olduğunu kabul ettiği siyasetin bedelini kendisine oy veren millete ödetmek nedir? İslam’a karşı olan asıl bu değil midir?
*
Demokrasi adına her türlü ilginçliğin yaşandığı ülkemizde, “demokrasinin erdemli, eğitimli insanlardan oluşan toplumların işi olduğu, ilkel ve cahil beşerden oluşan toplumlarda demokrasinin olmadığı, olursa da ona göre olduğu” tespitinin herkes tarafından anlaşılmasını önemsiyorum. Çünkü demokrasilerde “iti öldürene sürükleten” bir adalet sistemi çalışır. Birilerinin yaptığı yanına kalıyorsa orada demokrasi yoktur. Demokrasi lafı altıda başka işler dönüyordur.
*
Bu durumda, eğitim sistemini çocuklarımıza beynini akıl ve vicdan ile kullanarak “birey” olmayı öğretecek kalitede geliştirmek yerine, çocukları sorgulamadan kanan ve birey seviyesine yani kula kul olma seviyesine düşüren maarif sitemine dönmek nedir?
*
Erdemli insan, güzel ahlak seviyesini tamamlamış, hak yemeyen ve kendi hakkı yanında başkasının hakkını da yedirmeyen, kendisinden emin olunan, yani mümin insandır. Bu seviyeye çıkamayan beşer türü için demokrasi diktatör doğurur, saltanat ise zalim doğurur. Arasında fark yoktur. Her ikisi de yaptıkları yanlışın bedelini de halka ödetir. Yani sorun sistemde değil cahil beyinlerdedir. Anlamak yerine kanan kafalardadır… Anlayanlara selam ve dua ile…
*