Halil Öz
İstiklal ve İstikbalin Marşı
Tarih sahnesinde millî mücadele her zaman topla tüfekle olmamıştır. Kimi zaman Halide Edip’in Ateşten Gömleği giyip meydanlarda haykırışı, kimi zaman İstiklal şairi Mehmet Akif Ersoy’un kahraman ırkına ‘Korkma’ diye seslenişiyle süregelmiştir… Her yıl 12 Mart " İstiklal Marşı'nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy'u Anma Günü" olarak kutlanmaktadır… Milletimizin ve devletimizin hürriyet ve bağımsızlığının sembolü olan marşımızın yazılışının 102. yılını geride bıraktığımız bu günlerde vatan sevgisiyle emek harcamış, kan dökmüş, can verip ebediyete intikal etmiş tüm değerlerimizi rahmetle anıyorum. Malumunuz İstiklal Marşımızın kabulünün tarihten bugüne ışık tutan hikayesini hemen hemen herkes bilir. Yarışmaya para ödülü konulduğu için başlangıçta katılmak istemeyen Burdur Milletvekili Mehmet Akif Ersoy, ısrarlar üzerine İstiklal Marşımızı kaleme almıştır. Mehmet Akif meclise arkadaşından emanet aldığı paltoyla giderken, yarışma sonucunda verilen 500 liralık ödülü almak istememiş, kanunen alması gerektiği söylendiğinde ise mecburen alarak Kızılay bünyesindeki kadın ve çocuklara meslek eğitimi veren ve cepheye palto, elbise vs diken Darü'l-Mesâî Vakfı'na bağışlamıştır.
* * *
İstiklal Marşımız, istiklalin olduğu kadar istikbalin de marşıdır…Tüm insanlarımızın dil, din, ırk ayrımı gözetmeden birlik olmasının sebebidir vatan sevgileri…Ve bu birliğin neticesidir İstiklal Marşı… Öyle ki marşımızın ilk orkestrasyonunu da bir Ermeni olan Edgar Manas yapmıştır. Mehmet Akif Ersoy İstiklâl Marşı'nı, şiirlerini topladığı Safahat'ına dahil etmemiş ve İstiklâl Marşı'nın kendisinden ziyade hepimizin, Türk Milleti'nin eseri olduğunu beyan etmiştir. Taraflı, tarafsız tüm Türk milleti de Mehmet Akif’e gereken saygı ve sevgiyi, değeri göstererek şiirlerini toplamış olduğu Safahat isimli kitabını Türkiye’de bir şiir kitabı olarak en çok basılan ve satılan eser yapmıştır. Hemen hemen herkesin elinden, evinden geçmiştir bu muazzam eser…Yıllardır yeniden yazılması veya bestelenmesi ile ilgili yapılan eleştirilere, Mehmet Akif yüz yıl önce verilebilecek en iyi cevabı vermiştir: ‘…Onu kimse yazamaz... Onu ben de yazamam... Onu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lâzım. Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın!”
* * *
Soğuk Ankara gecelerinde Tâceddin Dergâhı’nda yeri gelip uyumadan, yeri gelip mum ışığında; bulununca kâğıtlara, bulunamayınca duvarlara yazılmış marşımızın mısralarını ezberlemek yerine anlayarak idrak etmek temennisiyle…Sağlıcakla kalın…