Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Hayrlı Olsun

Yazımı gönderdiğim şu saatlere kadar seçimler sorunsuz ve huzur içinde geçti hamdolsun! Sonuçlar hakkında yorum yapacak kadar sandık açılmadı henüz… Siz okurken de bu huzurun devam edeceğini umuyorum ve hangi taraf kazanırsa kazansın Türkiye kazansın dileğimi tekrar ediyorum.

*

Bir konuya dikkat çekmek istiyorum: Düşman düşmanlık etmek için vardır, düşmanı düşmanlık etti diye suçlamak ahmaklıktır. Önemli olan, başımıza bir bela geldiğinde suçu düşmana atmak yerine, düşmanın bize operasyon çekecek, zarar verecek cesareti bizim hangi yanlış politikamızdan aldığını, gücü bizim hangi eksik yönümüzden bulduğunu anlamak için kendimize bakmaktır. Bu bakışla doğruyu görmek için milletin menfaatini en üstte tutan bir görüş gerekir ki, bu da bize İslam ümmetinin güçlenmesi için önce Müslüman milletlerin güçlenmesi gerektiğini öğretir...

*

Türkiye’nin seçim sonuçlarını dünya bizden çok merak ediyor. Çünkü Türkiye dünyanın akupunktur noktasında oturuyor. Bu konum da bize millet olarak daha uyanık ve daha bilinçli olma sorumluluğu yüklüyor… Dünyada söz sahibi olmak isteyen her devlet topraklarımızda bir iğne sahibi olmak için yarışıyor. Bunu başarmak için de Türk Milletini zayıf düşürmek, gerek mezhep, gerek etnik ve ideoloji tabanlı fitne fesat projeleri çıkarmak için ellerinden geleni yapıyorlar… Bu amaçla, seçim gerginliğini aleyhimizde kullanmalarına izin vermemek de bizim elimizde tabi.

*

1980 öncesinde, birileri milletimizi Sağcı - Solcu, Sünni - Alevi diye birbirine düşürmeye çalışmıştı! Yetmedi, Türkçü - Kürtçü diye ayrıştırmaya çalıştılar, sonra Milliyetçi - Ümmetçi, Cumhuriyetçi - Osmanlıcı, Atatürkçü - Abdülhamitçi, Laik - Şeriatçı hatta Atatürkçü - Kemalist diye bile bölmeye çalıştılar bizi… Ve hala da çalışmaktalar.

*

Düşmanın yalan, dolan oyunlarını gerçek zanneden bazı kesimler, seçim sürecinde kargaşa, iç savaş, darbe gibi kirli sözlerle milletimizi korkutmaya çalışsa da Türk Milletini oluşturan basiret sahibi halklar bu oyunları daha önce bozduğu gibi yine bozacaktır inşallah! Çünkü sağduyu sahibi vatandaşlarımız sorunun Türkiye’deki farklılıklar arasında değil, sorunun Türkler ile Türk düşmanları arasında olduğunu anlıyorlar… Her vatandaşın, düşman yalanlarını tarihçi, din adamı, siyasetçi, gazeteci veya yorumcu kılığında yayan düşman beslemesi ajanların Müslüman gibi görünmesine, Türk gibi konuşmasına kanmamak için işin aslını anlamaya çalışarak düşünmesi gerekiyor…

*

İşin aslını aramanın yollarından biri de bazı sözcüklerin ve kavramların manalarını anlamaktan geçiyor, örneğin; Batıda ve dünyanın önemli bir kısmında “Türk” sözcüğü “Müslüman” demek için kullanılıyor. Bunu bilmeden yapanlar bir yana ancak bunu bile bile içinde Türk olan her şeye karşı kin kusanların, bırakın Türklüğünü, Müslümanlığından bile şüphe duymak gerekiyor…

*

Kabul, içimizde öyleleri de vardır ancak önemli olan bunların şekline görüntüsüne sakalına, sarığına, takkesine, cübbesine, fesine, türbanına, camiden hacdan gönderdiği resimlere hatta Kur’an tilavet etmelerine kanarak, zan ile hareket etmenin düşman projelerine hizmet etmek olduğu fark edilmelidir. İslam’a hizmet görüntüsünde, milletimizin desteğinden güç alıp İslam düşmanlarına hizmet edenleri unutamayız!

*

Bu arada, varlığını Türk düşmanlığı üzerinden tanımlayan Ermeni terörünün, kendilerini Kürt gibi göstererek Türk-Kürt ayrıştırma oyununa girdiğini tam da burada hatırlamak yararlı görünüyor.

*

Diğer yandan demokrasi adına haklar, halkların kardeşliği, özgürlükler gibi söylemlerle aynı düşmana hizmet edenler de boş durmuyorlar ve işi daha da karmaşıklaştırıyorlar!

*

Bu kargaşadan zarar görmeden çıkmamızın yollarından birisi de, düşmanın kaşıyarak kanatmaya çalıştığı farklılıklarımız aslında bizi biz yapan ve güçlendiren şeyler olduğunu anlamamızdır! Hatta farklılıklarımızın biri diğerine zıt da değildir. Tam tersine, ya birbirinin devamı, ya da birbirinin tamamlayıcısıdırlar. Bu açıdan bakanlar, sorunun farklılıklarımızda değil, diyalog becerisi ile işbirliği kültürü gelişmemiş, işin aslını, dinin manasını aramak yerine görüntüye söylentiye kanarak “zan ile hareket eden” kandırılmış kafalarda olduğunu görecek ve bu yanlışa düşmeyecektir..

*

Zan ile hareket etmek yanlışına düşmek istemeyenler, sinsi, düşmanca emellerini İslamcılık veya laiklik görüntüsü altına gizleyenlerin oyununu bozmak için “senin dinini inancın sana, bana liyakatini göster, bana adaletini göster” diyebilmelidir… Çünkü laikliği dinsizlik gibi uygulayanlar da dinsizlik gibi gösterenler de aslında aynı düşmanın hizmetindedir…

*

Görüleceği gibi toplumu ilgilendiren siyasal ve sosyal konular iki kefeli bakkal terazisi gibi basit değil, bu konular birbiri ile karmaşık bağları olan çok sayıda kefeden oluşan büyük bir teraziye benziyor. Böyle karmaşık bir terazide dengeyi bulmanın yolu, Türkün İslam’a hizmet ile yoğrulmuş milliyetçilik bilincini adalet ile yoğurmaktır… Bu da partisi ne olursa olsun vatanın bütünlüğünü, milletin birliğini önceleyen sağlam omurgalı bir bilinç gerektirir.

*

Yeni Türkiye’nin yeni döneminde bu bilinç sayesinde ayaklar altına milliyetçilik değil, ırkçılık alınacaktır ve yandaşlık, adam kayırma, particilik, cemaatçilik gibi uygulamaların ırkçılığın şubeleri olduğu anlaşılacaktır. Bu bilinç üzerinde gelişen milletler sayesinde ümmet de güçlenecektir… Kanmak yerine anlamaya çalışanlara selam ve dua ile Türkiye kazansın!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi