Muhammed Mustafa Çetinkaya

Muhammed Mustafa Çetinkaya

Görgülü Kuşlar…

“Görgülü kuşlar gördüğünü işler” der eskiler.

Kuş misali her birimiz hayatta kanat çırptığımız alanlarda gördüğümüz, öğrendiğimiz kadar iz bırakıyoruz. O yüzden bu söz sadece kuşlara dair değil; insana, topluma, hatta memleket meselelerine dair de çok şey anlatır.

Bugün bir toplum olarak en çok ihtiyacımız olan şey, “görgü…”

Belki de önce, görgüyü yeniden tarif etmek lazım. Görgü sadece adab-ı muaşeret değildir. Bir yemeği hangi çatal bıçakla yiyeceğini bilmekten ibaret hiç değildir. Asıl görgü, başkasının ekmeğine, emeğine, inancına, fikrine hürmet gösterebilmektir. Asıl görgü, kendin gibi olmayana göz ucuyla bakmamaktır. İşte böyle görgülü insanlar, gördükleriyle hayata şekil verir, çevresine güzellik katar.

Bazen bir söz bin nasihatten evladır. Belki bu yüzden bu eski söz bugüne ışık tutuyor:

“Görgülü kuşlar gördüğünü işler, görmedik kuşlar ne görsün ki, ne işler?”

Çok eskiden bir büyüğümün bu konuda yazdıkları benim kulağıma hala küpedir. Şöyle demişti rahmetli büyüğüm yazısında,

“Evladım, gel hele şöyle otur yanıma... Bak, çok okumuşsun belli, kalemin de sağlam. Ama biz de bu yaşı boşuna almadık evelallah. Şimdi sana bir laf edeceğim, kulağının bir kenarına iliştir:

Görgülü kuş gördüğünü işler, görmemiş kuş ne bilsin ne yapsın?

Evladım, görgü dediğin öyle lüks lokantalarda çatalı nereden tutacağın değil. Görgü dediğin, karşındaki insana saygı göstermektir. Büyük konuşmamaktır. Haddi hududu bilmektir. Sofraya oturduğunda başkasının lokmasına göz dikmemektir. Birisi konuşurken lafını kesmemektir. Yolda yürürken selam vermeyi bilmektir. Hele ki birinin kapısını çalıyorsan, elin boş gitmemektir. Bunlar kitaptan okunmaz, yaşanır. Evde öğrenilir, sokakta pekiştirilir.

Evladım, görgü dediğin şey var ya... O bir insanın içinin süsüdür. Elbiseyle olmaz, diploma da yetmez. Görgü olmayınca ne olur biliyor musun? İnsan kendini dev aynasında görür ama çevresine karınca kadar faydası dokunmaz.

Bir de şu var: Görgü dediğin şey parayla da alınmaz. Zengini de cahil olabilir, fakiri de çok edepli. İşin özü niyettedir, terbiyededir. Bak biz köyde büyüdük, çamur içinde koşardık ama büyüklerimizin dizinin dibinde otura otura öğrendik her şeyi. Bir bakıştan utanmayı, bir sessizliği saygıya saymayı, bir kapı aralığını edep perdesi bilmeyi…”

Şimdi dön ve kendine sor:

Sen ne gördün?

Ve ne işliyorsun bu hayatta?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Muhammed Mustafa Çetinkaya Arşivi