Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Devletin Malı Deniz Değil!

Okullar tatil oldu. Üniversite son sınıf öğrencileri mezuniyet heyecanı yanında iş dünyasına atılacak olmanın heyecanını yaşıyor. Çifte heyecan yani. Okul bitince bazıları sudan çıkmış balığa dönecek, bazıları “yürü ya kulum”, “koş ya kulum” sınıfında yoluna devam edecek. Yıllar sonra tekrar karşılaştıklarında ne konuşacaklar acaba?

*

Bugün mezun olma heyecanı yaşayan son sınıf öğrencileri henüz doğmadan önce, o sıralarda oturan bizler de aynı heyecanları yaşadık. Zaman su gibi aktı geçti bazen karşılaşırız sınıf arkadaşlarımızla ve o heyecanı hatırlarız, konuşuruz. Kimi arkadaşlarımız kendisinden beklenmeyen performansı ile gurur duyarken, kimileri de kelimenin tam anlamıyla kıyıda köşede harcanmış gitmiş olmanın ezikliği ve hüznü ile sohbetimize konu olurlar.

*

Örneğin, fakülteyi birinci olarak bitirmek için arkadaş tutmaya bile vakti olmayan bir arkadaşımız, yıllarca memur olarak işgal ettiği masada, monoton bir şekilde tamamladığı çalışma yaşamının ardından şimdi de sıkıcı bir emeklilik sürdüğünden şikayet ediyor. Fakülteyi birincilikle bitiren arkadaşımızı daha iyi yerlerde ve daha yüksek bir yaşam standardında görmek isterdik ama şimdiki hali ile kimse onun fakülte birincisi olduğuna inanmaz. Torunları bile.

*

Bu yüzden çocuklarımıza yüksek dereceli karneler kadar hayatı da öğrenmelerini sağlayacak bir ortam hazırlamak zorundayız bence.

*

Diğer bir arkadaşım ki, okul başarısında kendimden üstün görürdüm ama babasının dönemin siyasilerine olan yakınlığı sayesinde sırtını devlete dayama rahatlığı ile kamuda hemen iş bulmuştu…

Yıllar sonra karşılaştığımızda halinden şikayet ediyordu.

Evet dedim, sen kolayı seçtin ve riski göze alabilen arkadaşların da seni geçti.

Senin eleştirmeye hakkın yok...

Şimdi, o da yıllar içinde terfi ettiği yüksek makamlarda aldığı maaştan daha yüksek bir hayat standardını hak ettiğini hayal ederek, şikayet ettiği bir emekli yaşamı sürüyor.

*

Tabi, yıllarca iş bulmakta zorlanan arkadaşlarımızın hüznüne de katıldık bazı görüşmelerimizde. Onlar, okulun çiçekleri böcekleri, tadı tuzu gibiydiler ama hayatı hep kantinde, kafede öğrenci olacakmış gibi anlamışlar. Mezuniyetten sonra çok bocaladılar.

*

Elbette son derece dengeli arkadaşlarımız da var başarılarından gurur duyduğumuz. Burada tüm örnekleri sıralamam mümkün değil ama bunları niçin hatırladığımı söyleyeyim.

*

10 yıl kadar önce Batman Ticaret Borsasında konuşan o zaman Ekonomi Bakanı olan Sayın Mehmet Şimşek “Türkiye'de genelde herkes bir şekilde kamu kapısından içeri girmek istiyor. Yani kamuda iş peşinde herkes ama siz de takdir edersiniz ki bu mümkün değil, … memur ve işçi maaşları için 130 milyar lira harcıyoruz ve yatırımlara ise yaklaşık 45 milyar lira ancak ayırabiliyoruz… Dolayısıyla kamunun büyük ölçekte eleman alarak sorun çözme kabiliyeti neredeyse yok düzeydedir. …” demişti. (*)

*

Biz de mezun olup iş dünyasında atılacağımız yıl, arkadaşlarımla hep bunu konuşuyorduk, öz güveni olmayanlar sırtını devlete dayama güdüsü ile üretmeden kazanma ve üretenleri yönetme hayali ile özel sektör yerine kamu kurumlarında işe girmek için çalıştılar. Bir kısmı sınav kazanıp bir kısmı da torpil ile devlette işe girdi ama birçoğu ne özel sektör dinamiklerine ne de hayatın gerçeklerine hazırdı.

*

Sudan çıkmış balık gibi kaldılar, acı çektiler, yıllar geçtikçe şimdiki aklım olsaydı dediler, ama çok geç kaldılar. Bilmem gençler, bu yetişkinlerden ders alır mı?…

*

Her şeyi devletten bekleyenlerin, torpil ile devlette işe girenlerin millete bir hizmeti ve katkısı olamaz. Hatta devlet babanın sırtına yük olur bunlar, yorarlar. Anlamanın zamanı gelmedi mi hala “devletin malı deniz” değil yaaa! Ancak “yemeyen domuz” diyenlerin kendini kesin domuz!...

***

(*) Bakanın 10 yıl önce söylediği o rakamlar, günümüzde kamu personeli için 2,5 trilyon lira ve yatırımlar ise yaklaşık 1 trilyon lira civarında… Buradaki oransızlığı gören, devlet bütçesinden kuruş almaz hak etmeden! Ayrıca Mehmet Şimşek’in yeni görevinde, 2024 yılı tasarruflarını harcamalardan çok yatırımlardan yapıyor olması da ayrı bir sorun…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi