Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Cemaatler Tarikatlar

Fransız Napolyon Mısır’ı işgal ettiğinde piramitlerin önünde duran insan başlı aslan heykeli olan devasa Sfenksi topa tutturmuş, ancak sadece burnunu yaralayabilmiş! Biraz eğlenmiş olmalı. Sonra işgal hareketine devam etmiş ama işgal öyle kolay iş değil tabi? Hele bir de içeriden işbirlikçi yandaşlarınız yoksa?

*

O yıllarda Osmanlıya bağlı olan bu Müslüman ülkeyi işgal ettiğinde Napolyon, Mısır halkı üzerinde etkili olan dergâhları (tekke ve zaviyeleri) tespit ettirmiş, onlara erzak, yardımı göndermiş… Kendisini eleştiren komutanlarına; “…dergâhların, tarikatların şeyhlerinin muhabbetini kazanırsak bize karşı oluşabilecek direnişi en kökünden kırmış oluruz, işimiz kolaylaşır…” diye açıklama yapmış. Bak bak, lafa bak!

*

Hıristiyan bir komutandan erzak yardımı geldiğini gören tarikat liderleri, Müslüman kanaat önderleri ne yapmış dersiniz? Elbette önce şaşırmışlar, sonra oturup düşünmüşler(*) ve şu sonuca varmışlar; bir Hristiyan komutan bizim gibi İslam’a hizmet(!) eden bir dergâha (tarikata veya cemaate) yardımda bulunuyorsa bunda bir hikmet olmalıdır. Olsa olsa bu adam Müslüman olmuştur da Müslüman olduğunu gizlemek zorunda kalıyordur… Müslüman olmasa, bize niçin yardım göndersin ki? Bak bak, düşünceye bak!

*

Ve Mısırın Müslüman kanaat önderlerinin kafasında “Napolyon’un görüntüde belli etmese de kalben müslüman olduğu kanaati” oluştuğundan, Fransız işgaline karşı direnmeyi yersiz bulmuşlar ve müritlerine, takipçilerine “namazınıza niyazınıza devam edin, işgalci Fransız olsa da başındaki kalben müslümandır ve bu işgalde sakınca yoktur” gibi telkinde bulunmuşlar… Mısır gibi büyük bir ülkenin Osmanlıdan koparılması ve daha sonra İngiliz yönetimine geçmesinde bu zihinsel kaymanın, kandırılmanın, kandırılmış olmanın ve din(!) adına aklı kullanmayı engellemenin, düşünme tekniklerini bilmeyenlerin etkisi açık değil mi sizce de?

*

Yüzyıl önceyi hatırlayın, Osmanlının elinde kalan son vatan toprakları İngiliz destekli Yunan ordusu tarafından işgal edilirken de Türk milletine “Yunan ordusu halifemizin izni ile geldi, karşı koymayın” diyenler kimdi dersiniz?

*

Bir de günümüze bakalım, İngiliz prensi (şimdi kralı) Charles’ın gizli Müslüman olduğunu anlatan hocalar, şeyhler, üstatlar kime hizmet ediyor olabilir sizce? Ya devletimizin kadrolarına eleman yerleştirme yarışında olan cemaat ve tarikatların asıl niyeti ne olabilir? Bir de şu var; Adalet istemedikleri halde şeriat isteyen cemaatler ve tarikatlar aslında kimin şeriatını istiyor olabilirler? Allah’ın şeriatını mı yoksa Allah ile aldatanların şeriatını mı? Bunlar kimin hizmetindeler sizce?

***

Tarihi anlamak birileri için zor olabilir, yaşadığımız ömür içinde burnumuzun dibinde 30-40 yıldan beri dönen oyuna bir bakalım; ABD ve müttefiki haçlı kalıntısı devletler komşumuz Irak'ı işgal ederken Irak ordusunun dişe dokunur bir direnç göstermeden ülkeyi ABD’ye teslim ettiği dikkatimizi çekmişti. Amerika, Irak’ın bazı stratejik şehir ve bölgelerine canlı TV yayınında havai fişek gösterisi yapar gibi gönderdiği füzelerin ardından sanki pikniğe gider gibi Irak'ı işgal etmişti... Komşumuz, din kardeşlerimiz, düşman işgaline karşı niçin bir direniş göstermemişti? Bu sorulara anında cevap vermek zor tabi.

*

Gördüklerini o zaman anlayamayan ama zaman geçtikçe olaylar arasında bağlantı kuranlar işin sırrını anlamaya başladı; İkinci Dünya Savaşından sonra anlaşılan askeri gücü ile batıyı korkutan komünist SSCB’ye karşı Müslüman ülkeleri yanına çekmeye çalışan kapitalist ülkelerin, komünist blokun güneyindeki Müslüman ülkelerde kendilerine hizmet edecek tarikat ve cemaatler kurduğunu hatırladı.

*

Bunlarda biri de Irak’taki "Kesnizani Tarikatı” idi… Bir darbe ile Irak’ta iktidara geldiğinde Saddam'a biat emişler, Saddam da onlara bir şey yapmamış. Bu uyum(!) ortamında, Kesnizani Tarikatı orduda, bürokraside, emniyette, istihbaratta, başkanın sarayında, eğitimde kısaca devletin her kademesine adamlarını yerleştirip hükümet iradesini içeriden ele geçirmiş. En yüksek makamlarda bulunan amirler, komutanlar Kesnizani Tarikatına bağlıymış, bağlanmayanlar nasıl kumpaslar kurdurlar, neler yaptılar kim bilir?

*

Tam burada, tarikatlarda sorun olmaz diyenler çıkabilir. Evet, katılıyorum. Dini anlamaya, anlatmaya çalışan, dinin güzel ahlak öğretisini yaşayan ve yaşama yayan tarikatlarda elbette sorun yoktur ancak devlet kadrolarına adam yerleştiren tarikatların yönetim kadrosu düşman gizli servislerinin kontrolüne geçince ne olur sizce? Sorun olmaz mı!

*

Öyle bir sorun ki, Müslüman kılığında İslam düşmanlarına hizmet(!) edenler, düşmana hizmetlerini bile din ile savunmaya kalkışırlar...
***

(*) Düşündüler düşünmesine de, aklı zekâ ile mi kullandılar yoksa hafıza ile mi kullandılar? Aklını hangi seviyede kullanarak düşündüler!?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi