Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Bayram Sohbetleri

 

 

Bir Ramazan daha geçti gitti. Sahuru, orucu, iftarı, teravihi, fitresi, zekatı derken bayram bile bitti. Allah tekrarına kavuştursun, sevdikleriniz ve sevenleriniz ile birlikte, huzur içinde.

*

Salgın yüzünden geçen iki yılın bayramlarında eve kapanmak zorunda kaldıktan sonra, insanlar yüz yüze bayramlaşmayı özlemişler gerçekten. Bayramlaşmalar hem daha candan, hem de sohbetler daha derin oldu sanki.

*

Değişmez bayram sohbetlerinden olan “nerede o eski bayramlar” konusu yine başı çekse de “ne olacak ülkemizin hali” muhabbeti bayram sohbetlerinde önemli bir yer aldı.

*

Her sohbetin içinde, kıyısında köşesinde, mutlaka bir yerinde ülkemizi yöneten siyasetçilerin artan fiyatlardan, yaşamın pahalanmasından etkilenen sabit gelirli halkın durumunu anlamadığı veya görmezden geldiği konuşuldu. Bu sohbetler siyasetçilerimiz halktan koptu mu? düşündürdü.

*

Beni en çok etkileyen sohbetler ise AK Partiye bağını ve sayın Erdoğan’a sadakatini bildiğim kişilerin bile ülkemizin doğru yönetilmediği üzerindeki konuşmaları oldu. Eskiden en küçük bir uyarı veya eleştiride bile AKP savunması yapan hatta saldırgan tavırlar ile konuşanlar, bu sefer kendi kendilerine yapılan yanlışları konuşmaya başladılar: En çok da AK Partinin mülteci politikası eleştirildi hem de düne kadar savunanlar tarafından. Muhacir söylemleri ile başlasalarda, mülteciler konusunda ne kadar yanlış bir politika izlendiğini anladıklarını gösteren konuşmalar yaptılar. Bir ara “bu kadar yanlışlık yanlışlıkla yapılıyor olabilir mi?” sorusu da tam yerine oturdu.

*

İslam kardeşliği söylemlerinden etkilenen saf kalpli temiz Müslümanlar, Suriye’den veya Afganistan’dan ülkemize gelenler hakkında bunlar nasıl muhacir? Böyle muhacir olur mu? gibi sorular sormaya başlamış olmaları dikkatimi çekti. Bu soruları 5-6 yıl gecikerek sormuş olsalar da yine de iyi bir gelişme olduğunu düşündüm.

*

Bendeniz, Suriye’deki olayların ilk başladığı 2011 yılının Mayıs ayında Şam’daydım. Ondan sonra bir daha da gidemedik zaten ama Suriye’den birçok tanıdığımız geldi. Onlara İslam kardeşliğinin verdiği bir görev olarak yardımcı olduk, elimizden geldiğince sahip çıktık. Ancak yardımlarımız ile kendilerine gelip, güçlerini toparladıktan sonra dönüp ülkelerini zalimden kurtarmaları gerekmiyor muydu!? Gerçekten muhacir olan kişilerin böyle davranması gerekmez miydi? Oysa bunlar kendi ülkelerini kurtarmak yerine kendilerine kucak açan bir ülkeyi sessizce istila ediyorlar. Halk böyle muhacir olur mu?” sorusuna cevap arıyor, bulamıyor! Cevabı bilenler veya cevap vermesi gerekenler susuyor veya konuyu çarpıtarak konuşuyor.

*

Bayram sohbetlerinde, halkın İslam kardeşliğinden anladığı ile siyasetçilerimizin anladığının farklı olduğu gibi bir kanaat oluştu. Çünkü siyasetçilerimiz halkın gördüğünü ve hissettiğini fark etmiyor. Belki de bu konularda verilen talimatlar hakkında veya ortaya sürülen düşünceler üzerinde düşünmüyorlar. Oysa insan seviyesinde düşünebilme becerisi, düşünce üzerinde düşünebilmeyi gerektiriyor.

*

Bayram sohbetlerinden bir kısmı da sayın Erdoğan’ın Suudi Arabistan gezisi üzerine oldu. Gezi sırasında devlet imkanları ile yapılan umre kabul olur mu? gibi sorulardan tutun da, Kaşıkçı cinayetinden sonra gürleyen konuşmaları ile kalplerde taht kuran Erdoğan’ın ne oldu da bu sözlerini unutarak, katil dediği bir Arap lideri ile kucaklaştı? gibi sorular cevabını aramaya devam etti. Eskiden, “vardır bir bildiği” diyenler de bir açıklama yapamadı bu sefer…

*

Doğru soru sorabilme ve sorulan soruya cevap verme bilinci gelişmiş seçmene de siyasetçiye de ne kadar ihtiyacımız olduğunu düşündüm bu bayram sohbetlerinde. Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi