Halil Öz
Akran Zorbalığı
Son yıllarda şiddetin normalleştirildiğini hatta özendirildiğini görüyoruz. Çoğu dizide ateşli silah kullanımı ve kavga/savaş görüntüleri, sosyal medya uygulamalarında birbirine şiddet uygulamayı tetikleyen görüntüler yer alıyor. Sabah programlarında yaşanan şiddetle ahlaksızlığın iç içe geçmiş hikâyeleri… Erkeğin kadına, büyüğün küçüğe, zenginin fakire, güçlünün güçsüze uyguladığı şiddet… Sokaktaki, trafikteki, evdeki şiddet derken okullarda da sıkça duymaya başladığımız, adına seminerler verdiğimiz şiddet: Akran zorbalığı…
Akran zorbalığı, çocukların kendi yaş grubundaki arkadaş veya arkadaşlarına yönelik sözel, fiziksel ve davranışsal olarak zarar verici davranışlarda bulunmasıdır. Akran zorbalığı bir kişi tarafından uygulanabileceği gibi grup halinde bir kişiye de uygulanabilir. Fiziksel veya sözlü olarak uygulanan zorbalık zamanla daha da ileri giderek siber şekilde de uygulanabilmektedir. Fiziksel zorbalık darp etme, itme, çekme, vurma, düşürme, tükürme, ısırma, eşyalarını alma veya zarar verme gibi şekillerde görülürken sözlü zorbalık lakap takma, kızdırma, alay etme, sataşma, dalga geçme, küçük düşürme, küfür etme, iftira atma vb biçimlerinde olabilir. Siber zorbalık cep telefona rahatsız edici mesajlar ve mail göndermek, sohbet programlarını veya sosyal iletişim araçlarını kullanarak rahatsız etmek ve habersiz bir şekilde onun ismini ve fotoğraflarını kullanarak uygunsuz web sayfaları hazırlamak gibi davranışlar olarak görülebilir. Tüm bunların dışında zorbalık yapanlar sosyal yönlerden de kişi hakkında asılsız dedikodular yapma, onurunu ve gururunu kırma, rezil etmeye çalışma, yalnızlaştırmak için diğer akranlarının haklarında kötü düşünmelerini sağlama gibi davranışlarda da bulunabilirler.
Zorbalığa maruz kalan çocuklar her geçen gün kendi içine kapanıp, daha huzursuz ve daha stresli olabilir, sosyal ortamlarından kopabilir, okul başarısında keskin düşüşler gösterebilirler. Dikkatini derslerine değil, zorbadan ve zorbalıktan nasıl kurtulacağına yoğunlaştırırlar. Tüm bu durumlar; çocuğun okula gitmek istememesine sebep olabilmektedir. Çocuklarımız elbette kendini korumayı, savunmayı ve hakkını aramayı öğrenmelidirler. Fakat ‘kendini korumak’ başkasına zarar vermek değildir. ‘Sana vurana sen de vur’ tavsiyesi yanlıştır. Bunun yerine ailelerin çocuklarına daha çok zaman ayırması, çocuklarını üzen veya kızdıran olayların, arkadaşlarının olup olmadığını sorması yerinde olacaktır. Akran zorbalığına uğrayan çocuklar bu durumu kolay kolay aileleri ile paylaşmazlar, utanabilir ve kendilerini suçlayabilirler. Bu yüzden çocukla iletişim halinde olmak ve çocuğu gözlemlemek önemlidir. Çocuğumuzda aniden ortaya çıkan agresif ve depresif davranışlar, içe kapanışlar, özgüven düşüşü, akademik başarısızlıklar, uyku, beslenme, odaklanma problemleri, tırnak yeme, eşyalarındaki eksiklik veya deformasyonlar, vücudunda gördüğümüz yara, bere izleri akran zorbalığında bize erken ipuçları verebilir. Aileler çocuğunda bu ve benzeri davranışları gözlemliyorsa mutlaka öğretmenlerinden veya okul rehberlik servislerinden destek almalıdır.
Nedenini, niçinini, çocuğumuzu sorgulamadan, sorunu çocuğumuzun yerine halletmeye çalışmadan onun yanında olduğumuzu hissettirmemiz gerekir. Kendisi çözebilecek olsaydı bize yansımayacak bu problemi basite almamalı, ihmal etmemeliyiz. Bu tür olayları çocuklar, gençler arasında olan doğal bir süreç olarak görüp normal karşılar ve önemsemezsek atalarımızın dediği gibi: ‘Körle yatan şaşı kalkar.’ durumuyla karşılaşabilir, aynı zorbaca davranışları çocuğumuzun evde kardeşine, okulda kendisinden güçsüz akranlarına, yaşlanınca belki de sizlere göstermeye başlamasına neden olabiliriz.
Sağlıcakla kalın…