Osman Nevres Yılmazlar

Osman Nevres Yılmazlar

14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü

 

 

Dünya Çiftçiler Günü:

Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonunun kuruluş tarihi olan 14 Mayıs 1984 tarihinden itibaren her 14 Mayıs günü, Türkiye dahil kuruluşa üye olan tüm ülkelerde Çiftçiler Günü olarak kutlanmaktadır.

Yerleşik hayata geçilmesi ile birlikte tüm medeniyetler için tarım başlıca geçim ve üretim kaynağı olup; çiftçilik ise en temel mesleklerdendir.

Türkiye’de özellikle 1980’li yıllardan sonra tarımın ekonomideki payı giderek düşmektedir, bunun yanında hizmetler sektörünün payı da giderek artmaktadır.

Tarımsal faaliyetlerin makineleşmesi çiftçilik mesleğini etkileyen en önemli faktörler arasında yer almaktadır. Her ne kadar teknoloji ilerlese de dünya ve ülkemiz gıdaya, yani tarıma ve çiftçiye muhtaç durumdadır. Dünya nüfusu her geçen gün artmaktadır, bu artışla beraber gıda ihtiyacı da artmaktadır. Bu sebeple göz ardı edilen tarım sektörünün ve çiftçilik mesleğinin önemi tekrar anlaşılmaktadır. Ülkemiz tarımda kendi kendine yeten ülke özelliğini asla kaybetmemelidir.

Endüstriyel Tarım ve Yerel Gıda Ağları:

 “Türkiye Çevre Platformu” ve “İç Anadolu Çevre Platformu”nun bilgilendirme ve birlikte değerlendirme toplantısında  “Endüstriyel Gıda Sistemi ve Yerel Gıda Ağları” konulu eko söyleşi izlemiştim. O sunumunda ODTÜ Öğretim Üyesi Ceyhen Temürcü ne demişti?

 “Endüstriyel tarımda kalıntı bırakan kimyasallar ve fenni gübre kullanımı nedeniyle dışa bağımlılığı artırmakta ve topraktaki canlılığı yok etmektedir. Toprak, su, hava kirliliğine neden olmakta, qyoğun enerji kullanımı, yoğun su kullanımı yanında doğanın ve insanın sömürüsünü de beraberinde getirmektedir. Endüstriyel tarımda;  gıdanın dünyanın bir ucundan diğer ucuna ulaştırılması büyük ulaşım ve lojistik ağı beraberinde getirmekte çiftçiden sofraya gelene dek çokça el değişikliğine uğramakta çokça alınan komisyonlar nedeniyle fiyat uçurumları oluşmaktadır. Tüm bunlar sürdürülebilir değildir. Yerel gıda ağlarını önceleyen organik ve doğal üretim süreçlerinde ata tohum kullanımı nedeniyle tohumda üretici kendi kendine yetebilmektedir. Bu aynı zamanda biyo çeşitliliği koruduğu için gıdanın her zaman var olma güvencesini sağlamaktadır. Ekolojiye ve diğer canlılara saygılı üretim yapılmaktadır. Zehir ve kalıntı bırakan ilaç ve gübre kullanımı olmadığı için topraktaki canlılık sürmektedir. Enerji ve su kaynaklarının kullanımı çok az olmaktadır. Genel olarak çok yakındaki yerel pazarda, son dönemde direk tarlada veya internet üzerinde gıda toplulukları ve gıda ağları üzerinden satış yapılabilmektedir. Bu tarla ile sofra arasındaki kısa yol aşırı fiyat farkını ortadan kaldırmaktadır. Kısa lojistik küresel ısınmanın da önüne geçmektedir. Organik tarımdaki pahalı sertifikasyonun önüne geçilmeli, organik üretim yapan üretici devlet tarafından sürekli desteklenmelidir. Belediyelerin görevleri arasında üretici pazarları kurmak da var. Bir an önce katılımcı güvence sistemi ve organik üretici pazarları kurulmalıdır”.

Geleneksel Kültür ve Ekolojik Tarım:

Endüstriyel tarımın kıskacından kurtulmak ve ne yiyip içtiğimizi bilmek istiyorsak geleneksel kültürümüzü bu günün imkanlarıyla birleştirip ekolojik tarıma ulaşmamız gerekiyor.

Bu aynı zamanda kırsal kalkınmanın da iyi bir modelidir. Devletimizin ve belediyelerin çiftçiyi kooperatifleştirerek tarımsal bir örgütlenmeyi sağlaması gerekmektedir.

Ülkemizde böyle bir örgütlenmeye ihtiyaç vardır. Çiftçi iyi tarım uygulamalarıyla desteklendiğinde geliri artacak ve yüzü gülecek. Tarım topraklarımızı kötü etkilerden korumuş olacağız ve tüketiciler olarak bizler güven içinde gıdaya ulaşabileceğiz.

Hoşça kalın.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Osman Nevres Yılmazlar Arşivi