Yılmaz Sandıkcı

Yılmaz Sandıkcı

Savaş mı Bekliyordunuz?

İlk yazmaya başladığım 1994 yılında, savaşların artık cephelerde asketler ile değil ekonomi üzerinden bilgi ile yapıldığını yazardım. Geldiğimiz noktada ise askerleri riske atmadan uzaktan kumandalı cihazlarla savaşılıyor hatta çağrı cihazlarının, telsiz ve telefonların da silah olarak kullanıldığını gördük.

*

Tam da burada şu sözümü hatırladım; Müslüman Türkleri yollara, meydanlara çıkarıp "kahrolsun İsrail" diye bağırtırken İsrail’in ulaştığı teknoloji seviyesine çıkartmak için eğitim reformu yapmayanlar, bilim, fen, sanayi meslek okulları açmayanlar ancak İsrail’in hizmetçisi olur bence. Bu yanlışta devam edenler, hem de müslüman kılığında bize gaz verirken İslam düşmanlarına mı hizmet ediyorlar sinsice?!

*

Telsiz ve telefonların silah olarak kullanılması bir yana, sırada robotlar var geliyorlar. Ya bir de bize sattıkları otomobilleri uydu teknolojisi ile bize karşı kullanmaya kalkarlarsa ne olacak? Her türlü savaş suçunu işleyen İsrail’i koruyan ABD bu teknolojinin neresinde, savaşın neresinde?

*

Bunu anlamak için ve muasır medeniyet deniler ülkelerin teknoloji seviyesine çıkmak için eğitim reformu yapmayanlar, bilim, fen, sanayi meslek okulları açmayanlar, çocuklarımızı çağın gereklerine göre akıl ve zeka yönünden eğitmek yerine ezber ile yetiştirenler aslında kime hizmet(!) ediyor.

*

İran’a gelince, daha önce özetle şöyle yazmıştım: İran hem bölgede bir güç olmak için hem mezhep farkından dolayı Araplara ve Türklere diş geçirmek için hem de din düşmanlığı ile İsrail’e karşı sürekli silahlanıyor. Hatta İsrail’e atmayı hayal ettiği atom bombasını yapmak üzere nükleer çalışmalara çuvalla para harcıyor. Ancak Irak, Suriye ve Ürdün hava sahasından geçirmesi gereken silahları İsrail’e ulaştırması mümkün olmadığı halde, İsrail’e atom bombası atma hayalinin cezbesine kapılarak harcadığı para yüzünden halkını sefalete sürüklüyor İran!..

*

İşte dün gece İran’ın yaptığı saldırı bu düşüncemi doğruladı hem de İsrail’in için gerçek bir tatbikat yapmasını sağladı. Kime yaradı? Yapılması gereken bu mu olmalı?

*

Şöyle devam edeyim; İran İslam Cumhuriyeti’ne ilk olarak 1995 Mayıs ayında gittiğimde ilk defa İslam şeriatı ile yönetilen bir ülkeye gidiyorum diye çok etkilenmiştim. Zira benim de gönlümde bir şeriat arzusu olduğunu gizleyecek değilim! Arap ve diğer Müslüman ülkelere yaptığım seyahatlerde birbirine düşman İslam şeriatı ile tanıştığımda, Müslümanları birbirine düşman eden şeriat kimin şeriatıdır? diye sormaya başladım.

*

Bana kalırsa müslümanlara Allah’ın şeriatı lazımdır! O da insanı tanımakla, fıtratı anlamakla ve sünnetullahı öğrenmekle olur. Yani tersi de düzü de ispat edilemeyen kanma kandırma hikayeleri yerine, doğa olaylarında işin aslını aramayı öğreten bilim ile olur. İman konularında dinin manasını anlamayı sağlayan sorgulama ve düşünme becerisini geliştirmekle olur… Malumat aktaran rivayetlere kanmak, söylentiler ile gaza gelmek yerine malumat içinde bilgi üreterek ve bilgiyi basiret ve feraseti ile kullanabilen düşünme ile olur.

*

İran’a yaptığım sonraki seyahatlerimde sürekli bir kötüye gidiş gözledim üzülerek. Üzüntüm İran’ın gerilemesinden ziyade İslam’ı öne çıkaran bir ülkenin düştüğü durumadır! İslam düşmanlarının eline koz vermesinedir. Maalesef İran elindeki “Allah vergisi” petrol zenginliğine rağmen halkını refaha erdirmedeki başarısızlığını gizlemek için ideolojik propaganda ve SSCB’nin sonunu getiren silahlanmaya sarılma hatasına düştü. Ekonomi batıyor, millet sefalete sürükleniyor ama İran “son teknoloji ürünü” silahlar yapmakla övünüyor… Övünüyor de ne kadar kullanabiliyor?

*

Nasıl görünüyor sizin oradan? Türkiye dünyanın akupunktur noktasında değil mi sizce? Bu bölge “millet iradesini dikkate almayan, dediğim dedik kafası” ile veya devlet makamlarına akraba, yandaş, bizim oğlan atamaları ile yönetilebilir mi sizce?

*

Savaş istemeyen silahını hazırlasın diyoruz ya, hangi silahı? Silah ne? Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yılmaz Sandıkcı Arşivi