Sağlık çalışanlarına haksızlık ediyoruz
Merhabalar, kıymetli dostlarım 2024'ün son ayına girmiş bulunuyoruz. Artık son ay ile birlikte 2025'e merhaba demeye hazırlanıyoruz. Bugün sizlere sağlık konusunda yazı yazacağım.
Dostlarım, işinde gücünde olan ve hayatını geçirmek için ekmek parası kazanmak için mücadeleler veriyorlar. Bu yüzde elbette her türlü meslek erbabına saygımız sonsuz. İşiniz doğru, dürüst olarak yapmak isteyen her türlü çalışana saygımız sonsuz.
Ancak ben bu meslek grupları arasında sağlık çalışanlarımızı, doktorlarımızı, hemşirelerimizi daha ayrı bir kefede tutuyorum. Onlara bazen şiddet uygulandığını haberlerden okuyoruz, televizyonlarda izliyoruz. Buna son derece ama son derece karşıyım. Hiçbir sağlık çalışanı şiddetti hak etmiyor. Onlara sahip çıkmamız lazım.
Ülkemizde üniversite eğitimi bittikten sonra yurt dışına çalışmak için gitmek isteyen meslek gruplarının ilk sırasında sağlık çalışanları yer alıyor. Bu şekilde olayları onları ülkemizden kaçırıyor. Uzun uğraşmalar ve eğitimler sonrasında ülkemize, halkımıza hizmet etmesi için yetiştirilen sağlıkçı dostlarımız maalesef ülkeyi terk ediyorlar. Elbette bu gidişlerinde ekonomik sebeplerde var. Bundan yana belki haklılar ancak bunun haricinde şiddet dolayısı ile gitmek istemleri var.
Bunun yanında biraz da vatandaşlarımızın da bilinçli olmaları gerekiyor. Şiddet daha çok acil servislerde var. Ancak Türkiye'nin her acil servisi sürekli .ok kalabalık.
Acil servislerde 7 gün 24 saat aralıksız hasta bakılıyor... Bu hastaların büyük çoğunluğu aslında acil müdahaleye ihtiyaç olmayan hastalardan oluşuyor.
Başı ağrıdığında internette araştırıp ‘başım ağrıyor, beyin kanaması geçiriyorum’ diye acile gelen insanlar var. Bunun için ilkokuldan başlayarak sağlık okuryazarlığını öğretmemiz gerekiyor ki hangi hastalar acile gelmesi gerektiğini bilsin. Örneğin göğüs ağrısı olan biri, hangi durumda acile hızlıca gelmesi gerektiğini öğrenmeli. Acil servislerin en büyük yoğunluğunu basit gribal enfeksiyonlar oluşturuyor. Aciliyeti olmayan hastalar geliyor.
