"Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah’tır." (Zâriyât, 58) ayeti kerimesi, rızkın kaynağının Allah olduğuna dair en net ifadelerden biridir. Bu hakikat, müminin en temel inançlarından biridir ve hayatının her ala nına yansıması gere ken bir gerçektir. Rızkın Allah’a ait olması, insanın çaba göstermesine mani midir? Kesinlikle hayır. Aksine, İslam dininde çalışmak, üretmek ve helal yollardan kazanç elde etmek büyük bir önem taşır. "Hiç kimse yatağında oturup, Allah ona rızık getirsin diye beklememelidir." Peki, çalışmak ve üretmek varken, neden tevekkül etmeliyiz? Tevekkül, Allah'a güvenmek, O'na dayanmak ve O'nun takdirine razı olmaktır. İnsan, elinden geleni yap tıktan sonra, sonucu Allah'a havale etmeli ve O'ndan hayırlı bir sonuç beklemelidir. Tıpkı bir çiftçinin to humu ektikten sonra yağmurun yağmasını ve toprağın vermesi ni Allah'tan umması gibi. Karınca ve Aslan Misali Kuran-ı Kerim'de ge çen karınca ve aslan misali, bu konuyu daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Zayıf bir canlı olan karın ca, Allah'ın takdiriy le beslenirken, güçlü bir hayvan olan as lan da aynı şekilde rızkını Allah'tan alır. Bu durum, rızkın güce veya kuvvete değil, Allah'ın takdi rine bağlı olduğunu gösterir. Rızık endişesi, insanı sürekli bir kaygı ve telaş içinde tutar. Bu durum, hem ruh sağlığını bozar hem de insa nın ibadetlerine ve diğer önemli işlerine odaklanmasını en geller. Halbuki Allah, kulunu rızık konu sunda asla unut maz. O, her canlıya rızkını verir. Bizim yapmamız gereken, O'na güvenmek ve O'nun takdirine razı olmaktır. Rızık, Allah'ın bir lütfudur. İnsan, bu lütfu kazanmak için çalışmalı ve üretmelidir. Ancak, çalışırken de Allah'a güvenmeli ve O'nun takdirine razı olma lıdır. Rızık endişesi, insanı mutsuz eden ve hayatını zorlaştı ran bir duygudur. Bu nedenle, müminler rızık konusunda tevekkül etmeli ve Allah'a sığınmalıdır. Zira Allah, rızık verenlerin en hayır lısıdır.